Gönül filmi ve kadın özgürleşmesi

Netflix’te bu ay vizyona girmiş bir yerli yapım var: Gönül. 1.5 saatlik müzikal tadında bir film. Kürt Çingeneleri olarak da bilinen, Mezopotamya’da yaşayan yerli bir halk olan Dom’ların yaşamlarına mercek tutuyor. Kadın özgürleş(eme)mesi izliyoruz aynı zamanda. Tadı damağımızda kalıyor filmin, devamı da olsun istiyoruz izlerken.


Uyarı: izlemeyenler için spoiler içerir.


Benim izlediğim haliyle filmin odağında Sümbül karakteri var. Göründüğü ilk sahnede “Gelinliğin rengini beğenmedim” sembolik cümlesiyle ortaya çıkan Sümbül. Sahi kim belirliyor bu gelinliklerin rengini? Şart mı beyaz olması? Ne maksatla seçilmiş bu beyaz rengi? Sümbül, biraz yarım akıllı resmediliyor. Bu haliyle daha da anlamlı cümleleri. Evleneceği adamı düğün günü görüyor. Aynı adamın “senin için her şeyi yaparım” cümlesi, müstakbel karısını memnun edemediğini gördüğü ilk anda “kocana nasıl davranacağını anan sana öğretsin” atarıyla devam ediyor 2 dakika içinde.


Düğün gecesi Sümbül’ün “kız çıkmadığı” ortaya çıkıyor. Kız çıkmadığı ortaya çıkan gelinlere ne olur? Elbet öldürülür. Ailenin namusuna kara leke neticede. Bu kısmı uzun uzun konuşmaya pek de ihtiyaç yok. Ne denli çağdışı olduğu, ne denli aşağılık bir adet olduğu ortada.


Bir Dom olan, geçimini düğünlerde çalgı çalarak sağlayan Piroz, düğünde gördüğü Sümbül’e aşık oluyor. “Baba evine” kız çıkmadığı için geri gönderilen gelinle evlenmek istiyor. Bu evlenme talebinin aktarıldığı sahne de çok anlamlı. “Neden evlenemeyeyim ki, neticede damat onu geri gönderdi, kız şu an bekar” diyor Piroz. Birisiyle evlenmenin önündeki engel ancak onun halihazırda evli olması olabilir çünkü.


Sümbül’ün kız çıkmamış olmasının Piroz’un evlenme kararı üstünde hiç bir etkisi yok. Gönlü ona düştü bir kere. Gerisi laf-ı güzaf. Kızı istemeye gittiklerinde, normalde ağanın kızını Domlara vermeyeceklerse bile neticede kızın adı lekelendiği için bu durumun etkisiyle verirler heralde diye düşünüyor insan. Yani ben öyle düşündüm en azından. Ama bu ayrımcılık öyle bir boyutta ki, ağa öldürmeyi düşündüğü kızını dahi Dom halkına mensup biriyle evlendirmeye razı olmuyor. Ayrımcılığın ağırlığını şak diye ortaya koyuyor film.


Piroz pes etmiyor. Sevdiği kadının gözünün önünde öldürülecek olmasına razı değil. Kurtarıyor kızı. Sümbül kelimenin tam anlamıyla kefenini yırtıp yeniden doğuyor. Filmde resmedildiği haliyle kadınların erkeklerle denk olduğu Dom toplumunda yaşamaya başlıyor. Onca yokluğa, sefalete rağmen insanın içi ışıldıyor o sahnelerde. Şevval Sam’ın canlandırdığı Sefure karakteri eşine denk. Piroz’un abisi Hogir’in karısı, eşine denk. İnsanın mezarını bile rahat bırakmayan sözde değerlerle sarmalanmış bir topluluk değil Domlarınki.


İsmine yakışır şekilde gönül izi üzerinden ilerliyor film. Piroz’un babası Mirze’nin muhtemelen yine Dom olduğu için evlenmesine izin verilmeyen büyük aşkı Dilo’ya olan aşkını izlerken bir kadının ne kadar sevilebilir olduğunu izliyoruz, Sümbül’ün babasının karısına ve kızına olan muamelesinin aksine. Gönlüyle hareket edenler çiçek açtırırken, insanlık dışı sözümona değerlerinin peşinden gidenlerin nasıl ağıt yaktırdığını izliyoruz.


Yönetmenin de oyuncuların da emeklerine sağlık. Müthiş bir film olmuş. Kalpten tavsiye ederim.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.