Annelerimizle neden geçinemiyoruz?

Bu yazı ile bireysel hikayelerden, kişiye özgü travmalardan ziyade; toplumsal hafızaya değinmek niyetim. Toplumsal değerlerin, bu değerlerin inşa ettiği algılayış biçimlerinin yarattığı kolektif çatışmalar. Merkezinde de yetişkin kadınların anne çatışmaları var. Evet bu mesele de kişisel bir mesele değil ve dahası kişisel haliyle de oldukça politik.


Kız çocuk makbul değil. Bu topraklarda ailelerin büyük kısmı oğlan çocuğu olmasını umut edip, oğlu olmasıyla gurur duyuyor. Evet sizin aileniz tam aksine kız çocuk istemiş olabilir. Evet kayınvalideniz kız torun diye hevesle bekliyor olabilir. Kendi kızınızın nasıl karşılandığı, sizin veya annenizin nasıl karşılandığından bağımsız bir mesele ve bu kolektif hafıza hala zihinlerimizde canlı.


İstenmeyen evlat olarak doğmuş bir kız çocuğu, sonra anne olur ve istenmeyeceğini varsaydığı bir kız çocuğu doğurur. Üstelik bu istenmeze sebep olmanın mahcubiyetini de taşıması beklenir. Oğlan doğuramamış. Hikaye böyle başlar.


Kız evlat olarak ihtiyaç duyduğu ilgiyi, sevgiyi alamamış birinin bunu kendi kız evladına sunabilmesi kolay değil. Ebeveynlik de birçok başka yeti gibi önce taklit ederek öğreniliyor. Almadığını verebilmek için kendi kupasını doldurmaya ekstra çaba göstermesi gerek annenin. Bunu da her kadın başaramıyor.


Geleneksel olarak kız çocukların terbiyesinden, hamaratlığından annesi sorumlu. Kendi çekirdek ailemizde aksi uygulanıyormuş gibi varsaysak da toplumsal gerçek bu. "Anasına bak kızını al." "Senin yetiştireceğin kız bu kadar olur." Kadınların ekstra bir sınavı kız annesi olmak. Karnesi gibi. Kendi kadınlığının, kendi namusunun da tartıldığı yer.


Oğlan çocuk "delibaştır, anası söz geçirememiştir, olabilir." Ama kız evladın günahı anneye yazılır. Tam da bu sebeple daha sıkı tutmak zorundadır anne o ipleri. Elalem ne der’in şiddeti kız evlatta daha derinden hissedilir. Çünkü aksi halde ne biçim çocuk yetiştirmiştir. Kızın namusunun hesabı da önce annesinden sorulur. Annelerin, babaları bir araç kullanarak bu disiplini sağlaması beklenir. Babalar genellikle son perdeye kadar dahil olmaz. “Baban çok kızar” söylemi üzerinden bu tehdidi anne kullanır.


Ebeveyn olmak kendi çocukluğunu da temize çekmektir aynı zamanda. İnsan kendi ebeveynlerini sorgular. Çocuğuyla kurduğu ilişki ile ister istemez kendi ebeveynlerinin onunla kurduğu ilişkiyi kıyaslarken bulur kendini. İşte o perdede kısık sesle alttan alta kemiren “bizim zamanımızda böyle miydi?”, “benim böyle bir şansım/fırsatım hiç olmamıştı” kıskançlığı başlar. Evet kıskançlık. Evet kendi evladına karşı. Bir anne, kızının annesini kıskanıp kendi görmediği anneliği ona vermekten imtina ediyor olabilir. Bunlar mümkün. Bunlar yaşanıyor.


Anneleri anlamak kısmına çok kafa yoruldu yıllarca. Orası tamam. Öte yandan bu anlayış gösterme ön kabulüyle başlayınca, ihtiyaç duyduğu sevgiyi/ilgili alamamış kız çocuklarına bir de kendi annelerine karşı anlayış mecburiyeti dayatılıyor. “Ne yapsın kadın”. Dışa vurulmamış bu öfke içte birikiyor. Annede ayrı, kızda ayrı biriken duygu seline dönüşüyor.


Analarımızı anlayalım. Omuz olalım. Muhakkak. Öte yandan hisler kontrol edebileceğimiz şeyler değil. Ne düşündüğümüzden sorumluyuz ama ne hissettiğimiz çoğu zaman bizden bağımsız ilerler. Hayal kırıklığına uğradık. Yalnız bırakılmış hissettik. Acı çektik. Bunun acı verici olmasını, bu sebeple öfkeli olmayı düşüncelerle, fikirlerle değiştiremeyiz. Belki de bastırmaya çalışmak yerine bir kerecik öfkeli olmayı normalleştirebiliriz. Belki de biraz iç dökmek ihtiyacımız olan şifadır.


Çocuk-ebeveyn ilişkisi çoğu zaman bir tahakküm ilişkisi ve tahakküm altında olan taraf olarak çocuğa öfkelenmek, hesap sormak, talep etmek yakıştırılmaz. “O kadın/adam senin için nelere katlandı, hala daha neyin peşindesin nankör?” daha sık telaffuz edilir. Oysa bazen öfke de dönüştürücüdür.


Anneleri anlıyorum. O annelerin kız çocuğu hallerini daha çok anlıyorum. Her kadının önce kendi kız çocuğu haline şefkat göstermesinin dönüştürücü olduğuna kalpten inanıyorum. Bu konuda konuşacak çok konumuz var. Bu başlangıcı olsun.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.