Eşitlik yoksa aşk da yok

Bugün günlerden 14 Şubat olması hasebiyle biraz sevmekten ve aşktan bahsetmek isterim, bize birileri bunu hep çok yanlış anlattı çünkü.


Her şeyden önce romantik ilişki eşitler arasında olur. Eşitiniz olarak görmediğiniz birine aşık olmazsınız. Ona hayran olabilirsiniz, tutku duyabilirsiniz, arzu duyabilirsiniz ama aşk eşitler arasında yaşanır. Şu hayatta en yanlış anlaşıldığını düşündüğüm konu bu.


Erken yaşta zorla evlendirmeleri (ki benim durduğum yerden bunun adı çocuk istismarınıdır) konuştuğumuz yer de tam burası mesela. Aşk iki yetişkin arasında gerçekleşir. Yetişkinler birbirinin eşitidir. 16 yaşında bir kız çocuğuyla 28 yaşında bir adamın eşitliğinden söz edemeyiz ama 28 yaşında bir kadınla 40 yaşında bir adamın eşitliğinden söz edebiliriz. Aradaki yaş farkı yine 12’dir ama bu kez tarafların yetişkinliği şüphe götürmez.


Toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsememiş bir ilişkide aşktan söz etmek mümkün değildir. Çünkü aşk, sadece duygularla değil, aynı zamanda karşılıklı saygıyla, özgürlüklerin ve bireysel sınırların tanınmasıyla da ilgilidir. Bir tarafın diğerini kontrol ettiği, onun hayatını şekillendirmeye çalıştığı veya kararlarını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirdiği bir ilişki, aşk değil, tahakkümdür.


Ne yazık ki bize uzun yıllar boyunca "aşk" diye anlatılan birçok hikâyede bunu izledik. Aslında aşkın değil, güç ilişkilerinin, bağımlılığın, hatta bazen düpedüz sömürünün izlerini görüyoruz. Kadının fedakârlığının, sessizliğinin, tahammülünün yüceltildiği; erkeğin ise sahip olma arzusunun, kıskanmasının, kontrol etmesinin aşk zannedildiği bir anlatının içindeyiz. Oysa aşk, birinin diğeri üzerinde tahakküm kurmasını değil, birlikte büyümeyi güzeller.


Son zamanlarda Youtube hesabımı ele geçirdiği için sık sık Asmalı Konak dizisinden bölümler seyrediyorum. O dizi yayınlanırken ben ergenlik çağındaydım ve aşık olmayı Bahar ve Seymen’in ilişkisi sanmıştım. Tam bu sebeple sonrasında, ilişkilenmelerimdeki toksik kodları hiç göremedim. O zamanki aklımla derin bir aşk yaşadığımızı düşündüm.


Bize aşk diye sunulan hikâyeler; içinde iktidar ilişkilerini, güç dengesizliklerin, bağımlılığı ve tahakkümü barındıran romantize edilmiş senaryolardı. Asmalı Konak gibi diziler, toplumun büyük kesiminde iz bırakmış yapımlardı. O dönem birçok genç kızın benim gibi etkilendiğine, Seymen’in korumacı, otoriter, zaman zaman sert tavırlarının olması gereken şekilde “karakterinin gereği” olduğuna inandığına eminim. Bahar için çizilen özgürlüğüne düşkün, sanatçı, yaratıcı, kentli, matrak kimliğin, Bahar’ın Seymen tarafından üzerinde kurulan baskıya boyun eğdiğini gizlemeye hizmet ettiğini bugün görebiliyorum.


Aşkı iki insanın birbirleri olmadan nefes alamamaları, birbirlerine hava kadar muhtaç olmaları üzerinden kurguladığınızda ve bunu “çekici” kıldığınızda, o iki insanın müstakil bir yaşam inşa etmeleri mümkün değil. Tek bir yaşam kurabilirler ancak çünkü birbirleri olmadan yapamayacaklarına, adım bile atamayacaklarına, birbirlerini tamamladıklarına inandırılmışlardır. Bu denklemde birinin sürekli sınırlarını aşması, hayatına müdahale etmesi ve aşırı kıskançlığı; sahipleniciliğinin ve duygularının hakikiliğinin bir işareti olarak görülür. Oysa burada gerçekte yaşanan tek taraflı tahakküm ve karşılıklı büyümeyi engelleyen bir ilişki dinamiğidir.


Bugün hâlâ benzer senaryoları izliyoruz. Dizilerde, filmlerde, hatta kitaplarda bile aşkın en büyük göstergesi olarak “vazgeçememek”, “yeri geldiğinde kendine zarar vermek”, “tutkulu kavgalardan sonra geri dönmek” gibi kalıplara maruz kalıyoruz. Gerçek aşk, kavgaların arasına sıkışmaz. Aşk, kendini kaybetmek değil; birlikte güçlenmek, birbirine alan açmaktır. Aşk incitmez. Aşk huzursuz hissettirmez.


Bugün 14 Şubat, herkese eşitiyle kurduğu huzurlu bir ilişki dilerim.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.