Yeryüzü sofraları...
Çok şükür.
Dostlar var bu hayatta. Onlar hayal tohumlarımızı sulayan rahmet-yağmurlar. Armağanlarımız…
Bereket getiriyorlar. Neşe katıyorlar hayatımıza. Umutlarımızı canlı tutuyorlar.
Onlar fasulyenin yaprağına konan kız böcekleri; kanatları ipek, renkleri gökkuşağı. Manzarayı güzelleştiriyorlar.
Mis kokulu güller gibiler; içimizi açıyorlar.
Zor zamanlarımızda meleklerimiz onlar; zor derslerimizde hocalarımız. Daha düşünceli, şefkatli, anlayışlı nasıl olunur, sevgiyle öğretiyorlar.
Dostlar. Güzel gölgeleriyle serinleten ulu çınarlar. Nefes aldırıyorlar.
Hızırlarımız… O an ihtiyacımız olanı, bizim daha söylememize fırsat kalmadan bilip getiriveriyorlar. Aramızda sözsüz, uzaktan ve çok hızlı bir iletişim var. Kalpten kalbe yollar var ve bu yollar öyle heyecanla akıyor ki.
Doktorlarımız onlar, şifacılarımız. Yaralarımızı iyileştiriyorlar emekleriyle; sözleri ruhumuzu ferahlatıyor.
Onlar, sarıldığımızda yüreklerimizin de birbirine değdiği dostlarımız. Sarmaşıklar gibi, birlikte göğe doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Biz bir arada durdukça, kutsal olan toprağı nemli tutuyoruz. Su hayatın başlangıcı demek.
Bir aradalığımızın uygun ortamından can bulan tohumlar daha güçlü tutunabiliyorlar toprağa. Onlar büyüyüp serpildikçe, kendileri de güneşe siper, toprağa gölge oldukça bu kez biz güneşi içimize çekip tohum bağlıyoruz da; gece çöktüğünde bir meteorun atmosfere girerken yandığı gibi binbir renkte patlıyoruz, ışıklı tohumlar olup saçılıyoruz uzaya…Sonsuza karışıyoruz.
Sıradağlar gibi yan yana, sabırla varolmaya devam ediyoruz.
Ağaçlar gibiyiz; köklerimiz birbirine karışmış ormanda.
Bahçemizi ziyaret eden, kapımızı çalan, geceleyen, birlikte yıldızların altında derin sohbetler ettiğimiz, müzik olup uyumlu sesler çıkardığımız, şarkılar söyleyip dansettiğimiz dostlarımız, iyi ki varsınız. Bu toprakların üzerinde kurduğunuz tüm hayaller gerçekleşsin, yüreğinize düşen ateşler ete kemiğe bürünsün de görünsün. Hep birlikte o hayallerinizin de gerçeklemesini kutlayalım. Hayaller de ortak artık. Başka bir ortak akıl, ortak yürek iş başında.
Hepimizin hayali bu gerçek olan.
Tohumun filizlenip göğe uzandığı dallar meyve tutup yaz güneşiyle olgunlaştığında, kızarıp domates, yeşerip biber olduğunda, bereketli sofralarımızda dostlarla paylaştıklarımızın tadına doyulmuyor. Başka türlü tatlar ve lezzetler var bu sofralarda. Bu masaların başında başka şeylerden söz ediliyor:
- Acil durumlarda öncelikli yapılacak şeyler, gözetilecek konular nelerdir?
- Bir yere yerleşirken yapılacak en acil şey meyve fidanları dikmek olabilir mi?
- Yer ararken nelere dikkat edilmeli?
- Yaz güneşi-kış güneşi ne demek? Peki ya yaz doğusu-kış doğusu? İki tane mi güneş var, iki de doğu mu?
- Yaz geceleri öten çekirge midir yoksa cırcırböceği mi?
- Yazın tavuklar neden az yumurtlar?
- Hayatı nasıl çoğaltarak, neşeyi ve huzuru yayarak yaşayabiliriz?
- Kimin hayatını nasıl daha kolaylaştırabilirim?
- Benim aracılığımla gerçekleşmeyi bekleyen neler var?
- Yeryüzü benden ne bekliyor olabilir?
- Yeryüzü için başka ne yapabiliriz?
Yaz geldi ve artık bahçe daha sık su istiyor. Her bir bitkiyi ayrı ayrı gözleyip, su ve güneş isteklerini görüp ona göre sulama yapmak gerekiyor.
Aşkla suluyoruz bahçelerimizi. Her bitki suya doysun, serpilip gelişsin, hem güzellik hem aş olsun, bereket olsun sofralarımız, bereket taşsın da yayılsın etrafımıza. Yaradan’ın ışığı üzerlerine olsun da aşkla büyüsünler tohumlarımız/çocuklarımız. Işıkla yürüsünler…
Hayatı yaşanılır kılan her canlıya/cansıza, onun varoluşuna, işlevselliğine, güzelliğine, dönüşümüne, bütünlüğüne, biricikliğine şükranla ve hep umutla…Bugünkü kelimeleri yollayan mısırlara, fasulyelere ve semizotlarına da saygıyla… Sizi çok seviyorum.
Hepimize hayırlı Ramazanlar…
Şimdi artık “Yeryüzü Sofraları”nda buluşma zamanı.
YORUMLAR