Tüm hocalarıma saygıyla...
Vayyy! Değişim-dönüşüm rüzgarları esti yine. Mevsim sonbahara döndü, renkleri, ışığı, kokuları ve hissettirdikleriyle.
Dinlediğim bütün müziklerin hüznü çöktü yüreğime. Ve de dansettiğim bütün şarkıların neşesi. Aynı anda.
Senin canın neredeyse seveyim ben onu canım eşim. Canını seviyorum. Kokunu seviyorum ben senin.
Sen, içimde büyük bir ateş yakan insan. Yandı çoğu parçam kül oldu. Yanmamış parçalarımı yakıyor şimdi bu yeni ateş. Külliyen kül olayım diye.
Küll-külliyet-külliyat-küllük.
Bu ateş beni tamamen kül edene kadar yanacak. Ta ki ben küllerinden yeniden doğan bir akrep/Anka Kuşu olana kadar.
Başladı doğumum.
Biliyorum.
Anlıyorum.
Kozamdan çıktım da kanatlarımı kurutuyorum şimdi. Yuvadan uçmadan önce kanatlarını sallayan genç kuş gibi hissediyorum kendimi. Heyecanlıyım.
Mutluluğun özgür kanatları varmış.
Özgürlüğün mutluluğu varmış.
Benim mutlu kanatlarım var şimdi.
Kol kanat germek.
Civcivler annelerinin kanatlarının aralarında yaşarlar biraz palazlanana dek.
Anne tavuk kanatlarını öyle gerer işte.
Ben de kollarımla sarıyorum çocuklarımı tek tek.
Onların özgürce var olabilmeleri için.
İçlerindeki potansiyelleri ortaya çıkarabilmeleri, özgürce uçabilmeleri için.
Uçsunlar ki manzarayı yukardan görsünler.
Anne oldum ben. Bin çocuğum var.
Neden bu topraklara Anadolu denmiş, anladım.
“Ben seni seviyorum, başka daha pek çok şeyi de seviyorum” dediğinde çok bir şey anlamıyordum Selahattin ile yeni tanıştığımızda. “Odaklarsan sevgiyi yakıcı olur, mercekle ateş yakabilir insan. Oysa odağını genişletir, yayarsan, daha kapsayıcı olur sevgin” derdi. Hala bu örneği keyifle dinlerim dost sohbetlerinde. Sonradan anladım ne demek istediğini.
İşte şimdi ben tam da bu anda onun dediklerini her bir hücremde hissediyorum.
Bana bu yaşam yolculuğumda eşlik etmekte olan ruh eşime selam olsun. Ben bile kendime inanmazken o bana hep inandı. Cesaret verdi ve sabırla eğitti beni, hala da eğitiyor.
Bu satırları yazarken hayatımda iz bırakmış hocalarımı da nasıl aşkla sevdiğimi hatırladım. Onların yanındayken nasıl heyecanlanırdım. Var oluşları beni her sabah okula heyecanla yollardı. Öğrenmeyi sevdirdiler bana.
Şimdi ben de çocuklarıma bir şey öğretmem, onları uyarmam ya da düzeltmem gerektiğinde, hocalarımın şefkatini, nezaketini, düşünceliliklerini hatırlayıp “daha iyi nasıl anlatabilirim, daha güzel nasıl söyleyebilirim bu cümleyi” diye bir kez daha düşünüyorum.
Bugün hocalara saygı günü olsun. Öyleyse bir selam da Doğa Ana’ya gelsin. Onun şefkatli kollarında huzurlu saatler geçirmek nasip olsun herkese…O öyle güzel öğretiyor ki.
YORUMLAR