Yine çiçek çocuklar…

Çok neşeli bir dedem vardı benim. Ben kendimi bilmeye başladığımda, bir hastanenin fizik-tedavi bölümünde çalışıyordu Halil dedem, 65 yaşında masörlük diploması almış. Aslen berbermiş. Bıçak-makas biler, ayakkabı- şemsiye tamir eder, sülük koyar, şişe çeker, yemek yapar, reçel kaynatır, turşu kurar, kırık-çıkık şikâyeti olanları kendi yaptığı havacıva otlu merhemi ile iyileştirirdi. Şarkı söyler, tempo tutar, radyoda çalan şarkının makamını bir çırpıda bilir, düğünlerde zillerini takıp oynar, defini tımbırdatır, hikâyeler anlatırdı benim dedem. Öyle neşeli, hayat doluydu ki, onun yanında olmayı çok severdim. Lakin onun değerini, hayatımda ne kadar etkilendiğim bir insan olduğunu onu kaybedince daha çok anladım. Nur içinde yatsın toprağa verdiğimiz diğer canlar gibi.


Keşke onunla daha çok zaman geçirebilseymişim diyeceğim ama keşkelere takılmayalı uzun zaman oluyor. Ondan daha çok şey öğrenebilmeyi isterdim. Dedemden öğrendiklerim, annemin hatırlayıp yaptığı yemekleri, babamın not alıp üretmeye devam ettiği merhemleri, saçkıran ilaçları, ayak terlemesi için toz tarifleri bende kaldılar. Birçok bilgi onunla birlikte kaybolup gitti. Hayat benden dedemi aldı ama yerine onun meraklı olduğu şeylere meraklı bir torun bıraktı.


Şimdi, birlikte zaman geçirdiğimiz, hayatı paylaştığımız gençlerimiz var her yaştan. Çoğuyla yeni tanışıyoruz. Bir vesileyle yollarımız kesişiyor ve bizi ziyarete geliyorlar. Kimi kelebek peşinde, kimi mantar yetiştiriyor, kimi dans ediyor, şarkı söylüyor. Haiku yazıyorlar, kitap çeviriyorlar, masal anlatıyorlar, patik örüyorlar, kukla yapıyorlar, keçe, krem, sabun, peynir üretiyorlar. Hepsi pırıl pırıl, heyecanları gözlerindeki ışıktan okunuyor.


Bir kısmı sistemi terk etmiş, ömürlerini hapsettikleri odalardan çıkmış, hayatlarını kendi istedikleri gibi, cesaretle yaşıyorlar, çok şükür ki sayıları her geçen gün çoğalıyor. Okuyanı, çalışanı var, yaptığı işten sıkılmışları var. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorlar. Her biri bir başka renkte tomurcuk gibiler. Hepsi başka türlü şifalandırıyor yeryüzünü, hayatı hepsinden ayrı ayrı öğreniyoruz.


Bu yeryüzünden çiçek çocukları geçti ya bir zaman, çiçek açıp tohum tutmuşlar, o tohumlar saçılmışlar da dört bir yana, şimdi filizlenenler işte o çiçeklerin tohumları sanki.


Bu genç ve özgür ruhlar ne istediklerini çok iyi biliyorlar. Kendilerini ve yaşamdaki yerlerini sorgulamalarına, hayatı tüm içsellikleriyle yaşamalarına hayran oluyoruz. Her birinin varoluşunu destekliyoruz. Onlara çiçek açmaları, özgürce uçmaları için ortam hazırlıyoruz. Hayatlarını kolaylaştıracak her türlü desteği elimizden geldiğince sunuyoruz. Anne-babaların, okulların, toplumun yönlendirme ve beklentilerinden uzak, gerçek kendileri olabileceklerine inancımız tam. Su gibi berrak akıyorlar, şahit oluyoruz.

***

Dedem yaşını soranlara muzipçe gülerek “on sekiz” derdi. Lisede okurken de babam arkadaşlarımın eve gelmesinden çok mutlu olur, “gençlik aşısı bunlar yahu” diye keyiflenirdi.


Hayat, dedem gibi bir öğretmenimi almış da benden, şimdi yeni yeni öğretmenler yolluyor bana. Onların yanında olmaktan çok keyif alıyorum.


Paralel evrenlerde tanışmışız da, şimdi yeniden karşılaşmışız gibi sarmaş dolaş olduğumuz bu yeni canlarla bilinmeyen bir yolda heyecanla yürüyoruz.


Ferahlasın kalpler!


Yaşam enerjisiyle kıpır kıpır, umutlu, neşeli, becerikli, şahane bir gençlik geliyor.


Teşekkürler hayat!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir umut, ışık, şükran :)
    CEVAPLA
  • Misafir oohhh:)) ilaç gibi geldi bu yazı
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.