Divane!

Uğur böceğine neden böyle isim takmışlar hiç düşündünüz mü?




Biz de buralarda yaşamaya başlayınca öğrendik. Tarlaların dostuymuş, bitkilere dadanan bitlerin en azılı düşmanıymış. Uğur böceği işte bu bitlerle besleniyor, üstelik larvası kendisinden daha fazla bit tüketiyor. Bir dahaki sefere bir uğur böceğini bir bitkinin üzerinde gördüğünüzde dikkat edin, belki beslenme saatine denk gelirsiniz.




Bazen yazdığım yazılarla ilgili ilginç yorumlar alıyorum. Geçen haftaki yazımı arkadaşım paylaşınca, paylaşımın altına şu yorumu yazmış birisi: “İnsan zekâsı nasıl da işine gelene inanıyor hayret doğrusu gerçekler kimsenin umrunda değil.”




Doğru! Hem de nasıl doğru! Yetiştirdiği sebzenin bir dalında şu bizim uğur böceklerini bitlerle aynı anda gören bir pazarcı bize şöyle söylemişti mesela: “Ben baktım da, ne zaman uğur böceği görsem bir de bakıyorum o bitkide bit var, bu uğur böcekleri bit yapıyor, çok zararlı bunlar.” Haydaaaa, buyurun bakalım, gözlem yapmış ama o kadar da yapamamış, yarı yolda yorulmuş belli ki, uğur böceğinin bitleri yediğine şahit olacak kadar bekleyememiş başında. Bite ilaç sıkmak kolayına gelmiş olsa gerek. Kısmet işte, çıkarım yapmak da kısmetle.




Gerçekler demiş ya arkadaş, acaba şu “gerçek” denen şey ne ola ki? Belli ki pazarcıya göre başka bir şey, bana göre başka! Sonuçta uğur böceği bitleri yiyor mu yemiyor mu, bize işin bu tarafı gerekli, bunu görebilmek için de kendimize önyargısız bir gözlem zamanı tanımak.




Şimdi ben ikide bir “ne güzel hayat, ne mutluyuz, ne şahane yaşıyoruz, ne istesek oluyor” diye yazıyorum ya, sanmayın ki ben hep böyleydim. Evet, doğuştan iyimser olduğum, çok mutlu bir çocukluk ve gençlik geçirdiğim doğru ama sonrasında hayat beni de “drama”sına dahil etti, daha doğrusu, şimdiki aklımla şöyle söylemeliyim: Hayatı dramaya çevirmişim!




Kendime kurban rolleri biçip, her kötü şeyin benim başıma geldiği gibi bir illüzyona yıllarca inanıp acı çektirdikten sonra o dramanın nasıl da sanal bir şey olduğunu çok şükür ki anladım. İnsanların beni zehirlemesine ben izin vermişim, ben kendime acımışım, ben hayatı zorlaştırmışım, ben korkmuşum hep bir şeylerden. Hâlbuki tek gerçek bu değilmiş benim için.




Hayat beni öyle güzel insanlarla tanıştırdı ki, değişmem için melek oldular bana. Bir sözleri, bir cümleleri, hayatıma bir dokunuşları beni başka bir Ayşe yaptı. Cesaret verdiler, yol gösterdiler, eleştirdiler. Önce bocaladım, gözyaşları döktüm bazen, hayatla birlikte akan bir Ayşe’ye geçiş öyle pıt diye kolay olmadı. Yavaş yavaş aydınlandı ortalık.




Şimdi diyelim ki ben kafayı yedim ve “gerçek” diye birtakım saçmalıklara inanıyorum, bunların peşinden gidiyorum. E peki benim hayatıma son üç yıldır giren yeni arkadaşlarım da mı kafayı yedi? Toplu halde mi delirdik? Olmayan bir şeylere mi inanıyoruz, onları nasıl oluyor da gerçek kabul ediyoruz?




Bize deli diyenlere şöyle diyesim var:




Biz artık level atladık, “divane”ye terfi ettik bi kere!




Aşk olunca her şey oluyor insan, deli de divane de, ve bu aşk da öyle sadece bir tek insana duyulan bir aşk değil! Çok şükür ki anladım, anlıyorum her geçen gün biraz daha, dahası, yaşıyorum her nefes alışımla…




Zaman gösterecek hepimize, yeteri kadar izler, tarafsızca gözlersek hepimiz öğreneceğiz uğur böceği bitleri yiyor mu yemiyor mu.




Hepinize aşk dolu günler!











YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.