Kutsal Ekonomi’nin yazarı Charles Eisenstein İstanbul’da…

2012 yılına ışınlanıyoruz yine, yaz aylarındayız, 'Kutsal Ekonomi' kitabının çevirisi bitmiş, ben de düzeltiyorum bir taraftan.


Derken Filiz’den haber geliyor: Kitabın yazarı Charles Eisenstein Bilişim Zirvesi’ne baş konuşmacı olarak çağrılmış, hem zirve katılımcılarına hem de halka açık konuşmalar yapacakmış, bir de, davetin mail yoluyla yayıldığı, 30 kişilik “Armağan Atölyesi” düzenlemek istiyormuş -mümkünse- doğanın içinde bir yerde. Beni de organizasyon ekibine eklemişler, Filiz, Zumbara’dan Ayşegül, Meltem, Begüm ve Bilişim’e Charles’ı davet eden Ali Bey ile onu nasıl ağırlayacağımızı yazışıyoruz, bir taraftan da atölye için yer arıyoruz.


Aklıma 2006 yılında Botanik Bahçeleri Birliği Çalıştayı’na katıldığımız şahane mekan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi geliyor, başka bir arkadaşımızın daha aklına aynı yer gelmiş meğer, kütüphane odasını kullanmak üzere başvuruyoruz. Olumlu cevap geliyor, Begüm gidip bakıyor, durumu uygun görünce tamam diyoruz, hepimizin içine siniyor mekan.


Çevirinin düzeltmelerine devam ederken, Eylül ortalarında Charles geliyor, kendi halinde bir adam, herkesin takım elbiseli, kravatlı, şık geldiği zirve toplantılarına solmuş lacivert tişörtüyle gelmiş, sahneye de öyle çıkıyor. Başka bir dünyanın kapılarını aralıyor sanki bakmaya alıştığımız gözlerimizi alıyor, yerine armağan gözlerini koyuyor, her şeye bu gözle bakınca da ortalık bambaşka görünüyor.

“Başlangıçta armağan vardı ve bu armağan kutsaldı” diyor Charles, bu dünyaya doğuyoruz, anne babamız bizim için seferber oluyor, kaynaklar büyümemiz için hizmetimize sunuluyor, aldığımız nefes kadar birbirimizi can kulağıyla dinlememiz de armağan! Paranın da başlangıçta bir armağan aracı olarak yaratıldığını söylüyor. “Verdikçe zenginleşeceğiniz bir sistem bu” diyor. “Ne mutlu ki bu anlayış sizin kültürünüzde imece olarak, fitre-zekât verme biçiminde hâlâ yaşıyor” diyor. Paranın aslında ona yüklediğimiz anlamından başka bir anlamı olmadığını anlatıyor. İşte ona verdiğimiz anlamı değiştirecekmişiz, daha doğrusu paraya kutsal anlamını yeniden aşılayacakmışız. Krizlerin kesişmesinin kaçınılmaz olduğu günümüzde yapılacak en iyi şey topluluğumuza yatırım yapmakmış, para çürüyen bir ekmek gibi düşünülse, on ekmeğin varsa onunu da kendine saklayıp çürüteceğine altısını dağıtsan, ekmeğin olmadığı zaman o dağıttıklarından -yaşadıkları minnet duygusuyla- sana ekmek gelmesinden daha garanti bir şey yokmuş bu hayatta. Parayla ilgili algımız değişirse her şey değişirmiş, hep bunlar kıtlık algısındanmış.


Konuşmaya ara verildiği sırada Ali Bey’e yaklaşıp soruyorum: “Charles’ı konuşmacı olarak davet etmek nereden aklınıza geldi?” Meğer kitabını okumuş ve çok etkilenmiş, davet etmek istemiş. “Anlattıkları bir kişiye bile ulaşsa benim için çok kıymetli, çok ufuk açıcı bir kitap” diyor. Merak ediyorum o gün orada olup da Charles’ı can kulağıyla dinleyenlerin bakış açılarında, hayatlarında ne gibi değişiklikler oldu, yaşadıkları hayatı sorguladılar mı? “Hayatınızda para kazanmak gibi bir dürtü olmasaydı ne yapmak isterdiniz?” diye sordu bir kere, bizi heyecanlandıran, harekete geçiren şeyleri şöyle bir dürtükledi. İnsan böyle sorulara maruz kalınca dönüşüyor zira.

Charles’ın gelişi vesilesiyle ne çok güzel can tanıştı, sanal âlemde birbirini tanırken sarılıp kucaklaştı, hayatıma bir anda pek çok insan girdi. Şimdi sıra atölyede, tam günlük bir atölye çalışması bizi bekliyor. Mekânın kullanımı armağan edilmişti zaten, Charles da atölyesini “gönlünden ne koparsa, armağan” usulü yapacak.


Heyecanlıyım, bakalım “armağan” atölyesinde neler olacak?


Kitap daha çıkmadan oluyor tüm bunlar, şanslı mıyız neyiz, yoksa başka bir plan mı işliyor bizim aracılığımızla?


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.