Yuva

Geldiğimde bahar dalları açmış, çiçekler ve renkler ortalığı sarmıştı, güneşli bir sabahla geldim bahçeye. Yanımda getirdiklerimle birlikte kahvaltı, ardından, güneşli günlerin hediyesi bol elektrikle müzik ve dans! Ohh! Beni kendime getiren şeyler bunlar, özümle bağlantı kurmama vesile anlara bayılıyorum, hayatımın anahtar kelimeleri iyice belirginleşiyor artık.


Toprağa yüz sürmeye niyet etmiştim dönünce, güneş iyice yükselince çimenliğe yürüdüm, ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkarıp kenara koydum, başladım ıslak çayır çimenin üzerinde yürümeye. İçime serin bir ferahlık yayıldı; yürümeye devam ettikçe, her adımımda ayağımın altındaki ısının neye göre bu kadar farklı olabildiğine şaştım, bahçenin en sakin köşelerinde minik bir gezinti yaptım, dönüşümü kutladım. Topraklanmaya ihtiyacım vardı, yüklendiklerimi sakince yere bırakmaya, yere çöküp secde ettim o anda içimde canlı olan bir duayla.

Bu kez ciddi şehir yorgunluğu çöktü üzerime, şehirdeki hareketlilik çok fazla geldi; aile, dostlar ve sohbet, vapurlardaki, evlerdeki müzikler, deniz ferahlattı. Eve dönüşte her fırsatta kıvrılıp uyuklamaya başladım. Dinlenmeye ihtiyacım var.

Dün sabah biraz sersem uyandım, hâlâ nerede olduğumu bilemez bir halden, bilir bir hale geçişim yumuşak oldu Allahtan. Dün hava yağmurluydu, artık ne gam, altında ıslanmadan yağmuru dinleyebileceğimiz çardağımız tamamlandı ben yokken, başka bir hayat başlıyor, sonsuz şükür. Akşam vakti misafirlerle yemek ve sonrasında kendiliğinden gelişen çemberin şifasıyla uykuya dalmışım.


Bu sabah uyanır uyanmaz güneşle karşılaşınca hemen botlarımı giyip kendimi Bonustepe’ye yolladım. Tam tepeye gelmişken arkamda “günaydın” sesini duydum. Deniz’miş, ne güzel oldu sabah kucaklaşması, İstanbul’dayken bir hayalim de dönüşte buraya gelip bilge ağacımı ziyarete etmekti, bilge ağaçların çağrısı var, artık eminim, seslerini duyanlarla aşk yaşıyorlar, koynuna varmış olanlara özletiyorlar kendilerini. Bonustepe’nin bilgesine “Yaralı Dişi” adını verdim, görünce ne demek istediğimi anlarsınız; benim için o ağaç aşağılanmış, ihmal edilmiş, hor görülmüş, susturulmuş, eziyet edilmiş, acı çeken, ağlayan, özdeğerini bulmaya çalışan, kendi özüyle bağlantısı kopmaya yüz tutmuş kadınları ve onların yaralı cinselliğini temsil ediyor. Geçen yıl tatil yaptığım kamptaki bilge kardeşinin söylediklerini işittiğimden beri, onu ziyaret ettikçe, Kutsal Anne’nin şifalandığını hissediyorum artık.





Ben yokken her şey tıkır tıkır işlemiş gibi görünüyor, bir taraftan da insan ilişkileri ortak paydamız var. Yeni tanışma sürecinin normal bir hali olarak, kimi gerginlikler, sürtüşmeler ve kızışmalar olmuş, bazıları bana kadar ulaştı, insanın eşiyle dostuyla birbirini sakinleştirebiliyor olması ne güzel, birbirini sabra davet etmesi, sonsuz sevgi ve şefkati hatırlatması. Büyük resmi gören diğerine anlatsın. Anlatsın ama nasıl?

Bir sıkışma varsa patlatan ve böylelikle şifalandıran bir tarafı var demiştim ya flora’nın, buna defalarca kez şahit oldum, kendim dâhil pek çok canı taşıran ve rahatlatan bir doğası var. Çember adabının ve Şiddetsiz iletişimin nimetlerine ve şifasına hep birlikte şahit olduk dün gece.


Bu sabah bilge ağacı ziyaret edip geri geldiğimde içimde kocaman bir ses yankılandı:

“Benim Flora’daki şu an için görev ve sorumluluğum kendimi gözetmek.” Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.

Kendimi gözetmem herkesi gözetmemi kolaylaştırıyor, kolaylaştırma hali de benim doğuştan, çoğu genetik mirasım, kendimde onurlandırdığım armağanlarımdan, dedem de amcam da babam da böyleydi, annem de kız kardeşim de böyle. Eh, tam zamanı öyleyse…


Kendimi gözettiğimde içimden çıkanlara yol verme ihtiyacındayım. Artık çardak var, ne çok istedim hayli zamandır, hava şartlarının uygun olduğu her durumda altında bol bol oturmak dileğim ve yazmak, masabaşı işleri yapmak. Üretim masanın başında. Yuvarlak masa şövalyeliğinden çalışma masası çalışanlığına giden yoldayım. Benim biraz işlerim var arkadaşlar, bi oturucam ben biraz. Durmak olmayan durma bu, geri çekilme, içe dönme, özümle bağlantı, yeni bağlar kurma ve bağlantıları besleme, noktaları birleştirme görevim var, artık iyice yoğun hissettiğim bir çağrı… Evet ya, dışarıdaki yuvama kavuşmak için içimdeki yuvayı daha sık ziyaret etmeyi öğrenmeliymişim.

Her yer yuva olabilir insana dedi dün gece Deniz, içimde ılık termal sular gibi bir şeyler aktı. Toprağıma, ormanıma, evime kavuştum; şimdi kendi yuvamın hayalini daha da canlı hissediyorum, gerçek halini görüp geziyorum, uyuyorum, eğleniyorum içinde. Şimdi dileğim kendi içimle sohbet etmek, içimdekini dışarı aktarabilmek, burada hem var hem de yok olabilmek. Elimden geldiğince, küçük dokunuşlarla hepimizin hayatını kolaylaştırabilecek şeylere bulaşmak istiyorum biraz. Kendimi gözetirken bütünü de gözetiyorum, çünkü artık hem o hem de o, hatta aynı zamanda bu da var. Çardakaltı bana yuva olsun bir süre.





Kutlama var bu gece, yine her bir şeyi kutlama günü olsun. Çardağın hayalinden gerçeğine giden yolda eli değen, emeği geçen, gönülden destekleyen herkesi onurlandırıyor ve teşekkür ediyorum. Hayırlara vesile olsun. Herkesin yuvası olsun.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Çardak! Önce senin için........sonra hepimiz için...
    CEVAPLA
  • Misafir Herkesin YUVAsı OLsun????????
    CEVAPLA
  • Misafir Dilerim çardak en güzel birliktelik ve paylasımların yuvası olur
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.