Kalbin yolu niyet yoluymuş!
Her şeyin ötesinde bir aşk varmış, öyle lezzetliymiş, her bi şey “bir” bi şeymiş, her şey birbirine dolanıkmış, yazı kendini yazdırırmış, gelene kanal, patlayan volkana baca olmak gerekmiş, ben aradan çıkarsam Hak bende görünür, duyulur, bilinir olurmuş, sır dengedeymiş, hep verip hiç almamak da hep alıp hiç vermemek de birmiş, bereket akışın olduğu yerdeymiş, akmak akışa kendimi de elimden tutup götürmekmiş, bir adımla başlamakmış. O adımımı attığım yere taşları dizermiş, yolumu hem ben açarmışım hem diğerleri, diğerleri diye bir şey yokmuş, herkes gibi her şey de benmişim, bazen dağlara karlar yağarmış, yollar geçilmez olurmuş, marifet, karda ayaklarım dona dona da olsa varmaya can attığım yere, okuluma gider gibi cesaretle yola koyulmakmış, ben yola çıkarsam güneş çıkar, karlar erir, yazsa güneşe bir bulut gelirmiş, yola çıkıp döndükçe evin değeri daha çok bilinirmiş, ev beni ve her halimi kapsayan, bana alan tutan yuvaymış, yuva her yer olabilirmiş de en çok Allah’ın sinesiymiş. O’nun aşkı kalbime daha çok can sığdırdıkça büyüyen bi şeymiş, aşk ne yüce bir armağanmış, kalp, yuva, aşk, kalp yuva, aşk yuva, aşk yuvası… Yeni evimin/evimizin adı bu olsun! Niyetin Gücü adına!
Ömrüm oldukça, ona baktıkça O’nunla yaşadığım aşkı hatırlayacağım, bana ve bakan herkese aşkı hatırlatacak bir yuva, bol ışıklı, dört odacıklı ve ortada büyük çember yapılabilecek kadar, gönlümce geniş, çıkıntıları da cumba gibi olacak, kapısız geçişlerle yere daha sağlam basan, bir girişi bir de çıkışı olan, iki kapılı han gibi neresi giriş neresi çıkış belli değil, aşka aşıklar gelsin, gelen istediği kadar kalsın, uyuyalım uyanalım birlikte, şarkılar, ilahiler söyleyelim, aşkın büyüsü yayılsın, sevsek yeter birbirimizi, sevsek yeter kendimizi, sevsek… Öylece dursak yeter...
Geçen haftadan beri niyetle ilgili yazmak istedim, notlar aldım, masa başına oturunca da gelene yol verdim, bakalım dün neler demişim de bu sabah bunlar gelmiş?
“Niyetin gücünü çocukken öğrenmişim, o zamanlar niyeyse boks maçı seyretme modası varmış, eş dost boks maçı seyredilirdi, oyun gibiydi, gerçek olamazdı o yumruklar, ağızlardan sızan kan, konuya dön Ayşe, Muhammed Ali ile Frazer’ın maçıydı sanırsam, gecenin üç buçuğu bilmem kaçında, ta dünyanın bir ucundan siyah beyaz televizyondan naklen yayın yapılırdı, gece kalkmak üzere saat kurardık, ben saatin çalışından önce gözümü zınk diye açardım ardından saat çalardı, kendimi saat gibi kurarmışım herhal.
Sonra oruç tutarken niyet ettiğim için midir nedir başım ağrısa da hiç acıkmazdım, tevekkel büyükler “niyet etmediysen olmaz, hiç tutma o zaman” derlerdi, meğer doğruymuş, niyet işe yarıyormuş, o zaman çok istediklerim gerçek oluyor sanırdım, kalbimin niyeti sahici olanmış, evren bunu benden daha iyi bilirmiş.
Aklım başıma geldiğinde doktor olmaya niyetliydim, ameliyatlar yapacaktım cerrah olup hem de, ellerimle bir şeyler yapmayı seviyorum ya, yıllarca bu böyle gitti, fen dersleri en sevdiklerimdi, hücrenin işleyişine hayrandım o zamandan, “seçici geçirgen” lafına da bayılırdım. Tam üniversite zamanları yaklaşırken Diş Hekimliği okuyan bir arkadaşım beni doktorluktan caydırdı, altı yıldan sonra kızlar okul bittiğinde solmuş güle dönüyorlarmış, öyle bir şeyler dedi, diş hekimi olursam yine ellerimle bir şeyler yapabilirmişim, hem daha kolaymış bu meslek. Caydım doktorluktan, diş doktoru olmaya niyet ettim bir zaman da. Ta ki âşık olduğum çocuk Boğaziçi İşletme’de okumaya başlayana kadar. Hemen kendime yeni hedef koydum, İngilizce öğrenmek istiyorum, çok niyetliyim, ben de Boğaziçi İşletme okumak istiyorum, o zamanlar tercih yapmak bir sanat, sınıf arkadaşımın eniştesi de dershanede hoca, en çok istediğim yeri üçüncü sıraya yazıyorum onun tavsiyesiyle, istemem yan cebime koy gibi, sağ gösterip sol vurmak gibi bir nevi, şaşırtacağız aklımızca sistemi, evren yer mi, tabii yine kalbimdekini biliyor ve onu bana veriyor, hatta bir zaman sonra beni de ona veriyor da o ayrı bir yazının konusu. Şükür, sonsuz şükür.”
Niyet edince içinde bulunduğum şartları değiştirmek üzere ilahi bir yardım geliyor: İçimdeki hareket etme dürtüsü. Ve bu bana ilk hareket için gereken gücü sağlıyor, sonrası çorap söküğü, istekli olduğumu göklere bildiren bir mobese kamerası sanki, ben bir adım atmışsam o bana on adım yaklaşıyor, adımların sürekliliği beni niyetimle buluşturuyor, o yüzden tutarlılığım, azmim ve cesaretim önemli ve varlıkları çok kıymetli.
Geçen ay katıldığım “Düş zamanı, Şifa zamanı” çalışması da, önceki hafta katıldığım şifa töreni de, öncesinde niyetimi bulmama yardımcı sorularla hemhal olup onları gün boyu kalbimde tutarak zaman geçirmemi gerektiriyordu, niyetin yolları taştan, sen çıkardın beni baştan, baştan çıkmak, baştan çıkarmak, niyeti bozmak, niyeti doğru kurmak, saati kurmak, zemberek, zaman, an, şu an.
Şu anımı yaratan, bilip bilmediğim temiz niyetlerimin ışığıymış, gerçeğin kalbimin aynasında parlaması için kalbimi temiz tutmak niyetim, hizmetim ve sorumluluğum. Hayırlı olan ne zaman uygunsa o zaman olur, beklentisizce hizmet etmek teslim olmanın ne şefkatli haliymiş.
Kalbin yolu niyet yoluymuş, her sabah yanına gittiğim, ormanın kalbi ağaç söyledi. “Yoruldum, kimse benden bir şey beklemesin” deyip dururdum, yorulan sadece bedenim, ruhum yeniden canlandı, ben aracıyım, artık benden her şey beklenir.
Geçen yıl yorgun ruhum flora’dan uzaklaşmak istemişti de ilk kez tatil yapmıştım yüzme egzersizi için, buradan ara sıra gitmeye de devam ediyorum, yardım ve destek meleklerim, kolaylaştırıcılarım oluyor hep hamdolsun, süreç gidene de kalana da şifa oluyor, ben yalnızca niyet edip bir adım atıyorum artık, gerisi geliyor, şifamın süreci de teslimiyetimin içinden geçiyor, kendi şifamın yolunu kendim buluyor gibiyim de bir de o şifaların beni bulma yolculuğu var. Her şey mucize kabilinden bağlantılarla adım adım ilerleyen bir şenlik konvoyu gibi, evrenin içinde birbirimize dolana dolana uzay boşluğunda döne döne ilerliyoruz. Tey tey teyy! Nefes! Ohh!
Niyetim ve diyetim beni gelen lütfu ve armağanı görebilmeye hazırladı, o armağanı almaya ve şifa yolunda törenler ve müzik aracılığıyla, aşk ve adanmışlıkla hizmet vermeye davet edildim, davete icabet gerek, armağanlarsa kabul edilmesi en kutsal şey, vermek kadar almak da var, almak kadar vermek de, miktarla karşılık bir şey değil, sonsuz bir bereketin içinde yüzmek aşkla mümkünmüş, aşk gemisi, aşkyuvası, aşık kalpler yuvası, hamdolsun! Sonsuz şükür ve sınırsız teslimiyetle…Üzerimde hepinizin şifası çalışıyor! Sonra benden bize, bizden yine bana… Oyy!
Diyet de başlıca başka şeyler de başka yazılara inşallah, biraz niyetle takılalım. Dallarım dallarınla karışsın.
Orman televizyonu Aşkormanı'ndan bildirdi.
YORUMLAR