Sabahın getirdikleri…
Kaç gündür bahçedeki yoğunluktan ormana sabah ziyaretine gidememiştim, yaz sıcakları da başladı, iç saatimi kurdum, erken kalkmaya niyet ettim ve altı buçukta kendiliğimden uyandım. Defter-kalem-matara ve kuçularla geldim bakayım orman neler söylüyor, hem sesleri hem de güzellikleri kaydetmek için lazım olur diye telefonumu da yanıma alıyorum, tam telefonu açtım ki zzzt zzzt, zzzt zzzt diye üst üste mesajlar geldi, her mesaj sesi duyduğumda koşup bakmak gibi bir adetim yoksa da bazen böyle üst üste mesajlar aldığımda sanki birileri canhıraş çığlık atıyor hissine kapılıyorum, acil bir şey mi var diye bakasım geliyor. Benden istenen bir yardım mı var, zor durumda biri mi var? İçimdeki hemşire tetiklendi yine!
İçimdeki hemşirenin kaynağını buldum geçenlerde, yedi yaşında apandisit ameliyatı sırasında hastanedeyken bir gün tuvalete gittiğimde, lavabonun önünde bir kadıncağız öylece duruyordu, ellerimi yüzümü yıkarken bana “yavrum benim yüzümü de yıkar mısın? Kötü kokuyorum diye kimse yardım etmek istemedi, tiksindiler benden, sen yapabilir misin?” demez mi? Oyy! Kadıncağız tüp patlaması sonucu kim bilir kaçıncı derece yanmış, her tarafı şişmiş, her tarafına merhemler sürmüşler ve pişmiş deriyle birleşen koku gerçekten ağır. Küçük ellerimle yavaşçacık yüzünü yıkadım ne kadar yapabildiysem, o kadar çok teşekkür etti, Allah senden razı olsun dedi ki içimin burkulduğunu hatırlıyorum, o an ona yardım etmekten büyük mutluluk duymuştum, yardım istemek için beni seçmiş olmasına ve benim de çekinmeden yüzünü yıkayabilmiş olmama da sevinmiş olmalıyım.
Her zorda olana yardıma koşma bir ata mirası, bunun farkındayım, hem de iki taraftan birden, düğümleri çözmeyi çok sevmelerim, sorunları gidermeye, tamir etmeye ve dönüştürmeye olan hevesli hallerimle ilgili düşünürken uyandım duruma, “yahu ben sorun çözmeyi seviyorum dedikçe sorunlar bana gelmiş olabilir mi?” Kendime bir hemşire arketipi yaratmışım, sökükleri tamir eden, bakım yapan, kolaylaştıran ve ben bu hizmeti vermekten mutluluk duydukça evren de bana sevdiklerimden bolca yollamış tabii, ya ne yapacaktı?
Yardım etme dürtüm geçmez, geçmesin de zaten, hevesli halimi fark ettiğimde o halimi sakince kenara koyup kendimi de gözetmeye başladığımdan beri her şey başka türlü akmaya başladı hayatımda, kendimi de yardımlara, kolaylıklara açtım, etrafım benim yükümü hafifleten insanlarla doldu, 2018 böyle başladı, böyle de devam ediyor şükür. Kendimle ilgili “yardımsever” tanımını da siliyorum böylelikle, adını koymak gerekmiyor belki de, bu benim içselleştirdiğim bir şey haline gelmişse kendisini ifade edecek türlü yollar bulacaktır elbet, ben olduğum halimle yaşamaya, varoluşumu yadsımadan olduğu gibi kabul etmeye, kendimi tanımlarken sadece insan olmanın yeterli olduğunu hatırlayıp onun içini doldurmaya devam edeyim yeter. Onca gelgitten sonra ortaya çıkan dengeye de şükür.
Neyse efendim, zzzt zzzt’ların ardından ben bunları düşünürken dayanamayıp açtım mesajı, geçen yıl gönüllü olarak gelmişti Jessica, çok güzel zamanlar geçirmiştik birlikte, geçenlerde Brezilya’da katıldığı bir gençlik programında yaşadıklarını anlatmış, çalışma sırasında duvarda “daha derin kaz” adını verdikleri bir panoya katılımcılara tavsiye ettikleri kitapları yazıyorlarmış, o da bizde kalırken okumaya başladığı, sonra da pdf’i ile devam ettiği “The More Beatiful World Our Hearts Know is Possible” kitabını yazmış panoya, bir ara kolaylaştırıcılardan Marcelo gelip sormuş o kitabın adını yazan Jessica mı diye, Jessica evet der demez Marcelo kocaman gülümseyip sıkıca sarılmış Jessica’ya, meğer o da kimin yazdığını bulmak için herkese sorup duruyormuş, sonra çalışma boyunca pek çok güzel şey daha paylaşmışlar Marcelo ile, şükranlarını bildirmek için hikayeyi anlatan upuzun bir mesaj yollamış bize, çalışma sırasında kitaptan aldığı güç ve ilhamla “her şeyin birbirine karşılıklı bağlı oluşu” üzerine değerlerini paylaştığı için çok mutlu olmuş. Hiç hesapta yokken sabah sabah bir güzel ağladım mutluluktan.
Bu kitap Kutsal Ekonomi’nin yazarı Charles Eisenstein’ın son çalışması, Seda kitabın dilimize çevrilmesi için yazarla görüştü, Charles kitabın telifini armağan etti, İlknur çevirdi, Emre de sürece dahil oldu ve birkaç yıllık bu sürecin sonunda kitap arkadaşlarımızın oluşturduğu “Topluluk Destekli Yayıncılık Girişimi” tarafından yayına hazırlanırken imecefon kampanyası başlatıldı ve geniş katılımlı, yaratıcı desteklerle dolu başarılı bir yardımlaşma örneği çıktı ortaya. Toplanan yardımlardan masraflar sonrası yazara da para armağanı gönderme niyetindeyiz. Şimdi kitabı basmadan önceki aşamadayız, son okumalar, dizgi, kapak, tasarım derken son halini alacak “Kalplerimizin Mümkün Olduğunu Bildiği Daha Güzel Dünya” ve kim bilir kimlere ulaşıp hayatlarına güzel bir dokunuş yapacak?
Birbirimize değdiğimiz noktaların ne zaman nerede çiçek açacağını bilememek ne heyecan verici. Her hafta ne yazacağımı bilememek de öyle. Teşekkürler ormana ve evrene.
Bilinmezliğin içindeki armağanlara selam olsun!
YORUMLAR