Teşekkür yazısı
Antalya’nın kış hallerine bayılıyorum. Nereden bakarsan bak, karlı dağları görmek muhteşem!
Ne zamandır yazamadım Orman Kafası’nda, sağlıkla ilgili son haberlerimizi özet geçeyim en iyisi. Selahattin taburcu oldu ve Antalya’da ilginç bir hayatın içinde bulduk kendimizi, tebdil-i mekânda ferahlık oldu kısacası. Buradaki hayatımız ayrı bir yazının konusu olacak, rahatlamanın ferahlığıyla yeniden yazabilir hale geldiğim için de şükrediyorum.
Hastanedeyken dağlara baktıkça bu kez başka bir coştu içim, bu yazı o zamanki notlarımdan.
"
3 Şubat 2019
(…) Asansörde, koridorda, kantinde ve bahçede hastane görevlileri, hasta yakınları ve hastalarla bir araya geliyoruz sık sık, burada başka bir dünya var.
Fırsat buldukça bahçeye çıkıp ağaçların arasında dolaşıyorum, şurada erguvan, burada jakaranda, orada demir ağacı, çantamın ceplerine tohum topluyorum yine. Ameliyat günü güneş açtı, ertesi günü de yıkanıp bahçeye kurumaya çıktım, ayağımdaki şıpıdıkları da çıkardım, çimenlere uzandım, ohh!
Şükürler olsun!
Eskiler “Başkasına ettiğin dua daha çabuk tutar” diye boşuna dememişler. Üç yıl önce Selahattin acil bir halde hastaneye yattığında bilinci bu desteği fark edemeyecek durumdaydı belki, belki de dolaylı olarak hissediyordu ama ben onun elini tutar ve hayata geri çağırırken, beni belimden tutmuş çeken yüzlerce canın varlığını, desteğini ve duasını hissettiğimde anlamıştım bunu. Bu kez ameliyata hazırlık aşamasında başlayan destek, yardım yağmurundan Selahattin de nasiplendi, yüksek bir moral ve güç ile –deyim tam yerinde olacak- güle oynaya girdi ameliyata. Ve ameliyat günü yanımda olan canlarımın canlı yayınıyla topluca dualar edildi, reiki, enerji yollandı ameliyat esnasında, cerrahlarımızın ve ekip arkadaşlarının eline, gözüne kuvvet dilekleri gönderildi.
Sonuç: Ameliyat çok başarılı geçti ve Selahattin çabucak iyileşiyor. Allah hepinizden razı olsun.
Tevekkül… Bu süreçten bana kalan sözcük bu. Bu kez ben de Selahattin de çok sakindik. Tüm olasılıkların farkında ve bir o kadar da rahattık. Neşe, keyif, coşkuda yaşadıkça her şey akıyormuş, yaşadım ve gördüm bir kez daha, bu kez farklı bir anlayışla ve başka bir kurgunun içinde. Sonunda verme-alma dengesizliğimi düzeltmek için belki de, yardım isteyebildim ve her şey akmaya başladı. Kalbimi açınca, görüneni gören gözler pırpır edişini de hissettiler ve yine sevgi yumağıyla sarmalandık.
Bir şifa seremonisinde kendimi bir ormanda yerde uzanmış, etrafımda şifacıların ellerindeki çıngıraklarla döne döne dakikalar boyunca şarkı söyledikleri bir çemberin ortasında buluvermiştim, ormandan kuş sesleri, jaguar uğultuları geliyordu, hepsi birden usanmadan, yorulmadan şarkılarını söylüyorlardı, tüm evren o anda şifalanmam için her şeyi önceden hazırlamıştı, imeceyle yurt yapmıştık, destekçilerimizle Pırpır Yürekler Kabilesi olmuştuk, yurdun adını da “Şifa Yurdu” koymuştu kabilemiz.
Bu kez Selahattin’le ben o çemberin ortasındaydık ve birlikte şifalandık canlar, bizi çevreleyen canlara eminim görünmeyen alemlerden ruhlar da katıldı, atalarımı, kırkları, yedileri de yardıma çağırdım, şükürler olsun hepinizin varlığına, şükürler olsun şifaya aracılık eden her bir cana ve ruha.
Kan veren canlar, Allah sizden de razı olsun.
Umutların yitip gittiği aynı yerde başka türlü umutların filizlendiğini görüyorum. Her yol şifaya çıkıyor.
İyi ki yardım istemişim, yine öyle güzel tanışmalara ve armağanlaşmalara vesile oldu ki bu süreç, neşeli insanlar gelsin diledim ve öyle oldu, renklerimiz çoğaldı, çoğalıyor. Bizi kalbinde tutan, dualar eden, uzaktan, yakından yardım eli uzatan her birinize tek tek sarıldığımı hayal edin lütfen. Kalpler birbirini yakından da hissedene dek öylece kalalım, sözcükler olmaksızın içimdeki minnet size aksın bir bir, her birinizin şifacılığını kutsuyorum, şifa yayılsın, sevgi yumağı oluşumuz şifa olsun herkese.
Benim duam da tutsun, bereketimiz bol olsun!
Ve öyle oldu.
Sağolun Pırpır Yürekler Kabilesi…”
YORUMLAR