Kuş kabilesi…
Nereden başlasam, nasıl anlatsam?
Kalbimin şarkısını duydum, o sesin peşinden gittim, kuşlar toplaşmasına katıldım, ne iyi yapmışım!
Toplaşmaya uçabilmek için istediğim yardım kanatlarıma rüzgar oldu, kuşlar yardıma koşup beni uçurdular, deyim yerindeyse, ki öyledir. Hepinizden Allah razı olsun.
Bakınız şu işe ki 10 kilometre yakınımdaki Deniz canım da kuş toplaşmasına gidecekmiş, yol meleğim oldu, birlikte yola çıktık, yanımıza iki arkadaş daha geldi, neşeli bir yolculukla akşama doğru vadiye vardık.
Masal hayatın ta kendisiymiş, gördüm.
“Bir varmış bir yokmuş, günlerden bir gün grup kuşun yolu bir düğünde, bir güzel kutlamada kesişmiş. Farklı diyarlardan gelen kuşların içinde bir de Rila kuşu varmış ve Rila’nın da bir hayali. Şifa festivali yapıp dünyanın dört bir yanında uçarken tanıştığı her biri ayrı yetenekli ve renkli şifacı kuşlarla şifaya ihtiyaç duyanları bir araya toplamak ve birbirlerine şifa olmalarına vesile olmakmış bu hayal. Feridüddin Attar’ın Mantıku’st Tayr kitabındaki tema ilham olmuş Rila’ya, toplaşmaların içeriği de gelen ilhama göre biçimlenmiş, düğün kardeşliğindeki canlarla organizasyona girişmişler. Bu yıl ikincisi gerçekleşecek toplaşma için güle eğlene, çok emek vererek harika bir program hazırlamışlar, kuşların Simurg’u ararken geçtiği vadilerin her birinin içeriğine göre her günkü program belirlenmiş. Gelen ve ayrılanları da düşünürsek 70 civarında kuş ve çocukları Pastoral Vadi’de buluşmuş o bahar, Mayıs ayının yaza dönmeye yeni başlamış serin günlerinde.
Bazen gün içinde program akışı sarkmış, hiçbir Allah’ın kuşu da çıkıp dememiş ki “o hoo n’ooldu benim program kaynadı mı?” Üzgün, kaygılı, somurtuk hiçbir kuş yüzü görmemiş kimse o bir hafta boyunca. Herkes birbirine yardım etmek için seferber olmuş, bir hayali gerçek kılmışlar.
Derinlere dalmışlar, yükseklerde uçmuşlar, taş toplayıp dizmişler, çamuru samanla karmışlar, yeryüzü aşkın ve birliğin yüzü olsun diye dualar etmişler, evrensel barış için dans edip şarkılar söylemişler. Hele bir gece, öyle bir dans etmişler, kurtlar anca böyle dökülüyormuş zira, bakmışlar ki zihinlerini kemiren kurtlardan eser kalmamış, yedi gün boyunca sırıtık gezmişler. Şaman davuluyla yolculuklara çıkıp ses banyolarında yıkanmışlar, masallar dinlemiş, oyunlar oynamış, yerlerde yuvarlanıp uyuyakalmışlar, uyuyanın üzerini örten hep birileri olmuş, ağlayana ise bir değil on omuz, yas tutmuşlar kabilecek. O güne kadar ağlayamadıkları gözyaşlarını dökmüşler sunağa, atalarını anmışlar, şifalandıkça derin bir “ooohhh” çekmişler, Hacivat-Karagöz oyununu izleyelim derken gülmekten tepinmişler, dönmüşler de dönmüşler, müzikle, dansla, sema ile, semah ile kendilerinden geçmişler, böyle böyle hiçliğe varıp yok olmuşlar, ta ki son gün yeniden doğana dek.
İçleri dolmuş dolmuş taşmış da yaralar görünür olmuş bazen, birbirlerine o yaraları göstermekten çekinmeyerek açmışlar kendilerini şifaya, birbirlerine merhem olmuşlar. Eller de kalpler de birleşmiş.
Toplaşmanın başında yakılan ateş tam yedi gün boyunca canlı tutulmuş, erkenci kuşlar ateş başında her sabah Elif’le birlikte yedi yöne selam vermişler, ateş nöbetine gönüllü olanlara eşlik edenler bahçenin bir köşesinden sesler göndermiş semaya, bir başka köşede, yanı başında derenin aktığı çardakların oradan yükselen ilahilere kuşların cıvıltıları karışmış, kuş sesleri birbirine karışmış, kuşlar birbirine kavuşmuş, çoluk çocuk herkes yumak olmuş orada.
Sabah flüt sesiyle uyanmışlar, vadinin bülbülleri o büyülü sese eşlik ederken bizim kuşlar cennette sanmışlar kendilerini. Müzisyen kuşların her birinin pek çok yeteneği varmış, her daim çalıp söyleyerek şifaya zemin olmuşlar, biri olmasa böyle güzel olmazmış toplaşma, öyle güzelmiş her birinin şarkısı.
Ve her bir kuş koca kuş sürüsüne eklemlenince koca bir kuş kanatlanmış sonunda, her biri kalbinde yeşermeye başlayan tohumları ekmek üzere yuvalarına dönmüş ve bir dahaki buluşmanın hayaliyle günleri sayar olmuşlar.
Derler ki o zamandan beri kuşların kalbinde bir ateş yanar, dillerinde “insan insan”, “can dediğin bir kuştur”, “yeni bir dünya aşk ile başlayacak” diye şarkılar dolanır durur.
Bu şarkıları bilenler bilmeyenlere öğretsin inşallah.
Hem tatil yaptım hem çalıştım kendimce, yeni şeyler öğrendim, yeni canlarla tanıştım. Ruhuma gıda, canıma şifa oldu bu bir hafta. Felekten bi hafta çaldık dedim Deniz’e.
Omzumu kırdığımda çıktığım bir haftalık tatili saymayalım, orada sadece dinlenmiş ve yüzmüştüm, kendimi tamamen bıraktığım böylesi bir hafta geçmemiştir hayatımda, geçmek ne kelime, zamanı büktük, sonsuzca genişlettik, kalplerimizi de. Ve bir masalı yaşadık birlikte, bir rüyanın içinde yüzdük, okyanusta el ele tutuşmuş yükselen damlacıklar olup dalgalandık, biz döndük, evren döndü etrafımızda, dualarımız, niyazlarımız göklere ulaştı, yedi ceddimize ve bizden sonraki yedi nesle şifa oldu bu buluşma.
Birlik için çarpan kalpler, barış için şarkılar söyleyip dans eden bedenlerle birlikte bolca dua ve odaklanma çalışması, bolca tören ile birtakım büyüler yaptık bakalım, kanatlarımıza renkler kattık. Kendi renk ve biçimimde bir tüyü kuş toplaşmasına götürmek, oradaki diğer kuşlardan da benzersiz tüylerini alıp bu diyarlara taşımak, sesimi seslerine katmak vardı kalbimde ve öyle de oldu. Rengârenk bir kuşum ben artık, tüylerimde hepinizin renkleri parlıyor. Sohbet, muhabbet, kalp açıklığı ile dolu, en ufak bir kaygı ya da stresin kafamın içinden geçmediği, kalbimi darlamadığı bir hafta geçirdim, bu nasıl bir şifadır siz tahmin edin.
Hayal gerçek olunca masala dönüşürmüş. Dostluğun, ailenin, kabilenin güvenli kucağını gördüm, bu masal da nesiller boyu yaşasın dilerim.
Allah bu tarifsiz güzellikteki toplaşmayı hayal eden Rila’dan ve adanmışlıklarıyla mümkün kılan dostlardan razı olsun. Ve tabii bizi ağırlayan, onca gün kahrımızı çeken cennet köşe Pastoral Vadi sahip ve çalışanlarından da.
Kocaman bir kuş kabilesi gün be gün çoğalarak büyüyor, Anka Kuşu yeniden doğuyor, gözümüz, kulağımız onda olsun, çağrıyı kalbinde duyan gelsin katılsın, şükürler olsun.
“İnsan insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim”*
Aşkın ve birliğin demine hu!
Kutlu olsun buluşmalarımız, bir araya gelişlerin hepsi düğünmüş.
*Muhyiddin Abdal’ın şiirinden
Ben :)
YORUMLAR