Benim hâlâ umudum var…

flora’da alet edevatlarımızı özenle seçip dikkatle kullanırız. Memnun kaldığımız her markayı ya da ürünü bir güzel tanıtır, özenle hazırlanmış her üründen başkalarının da faydalanması için seve seve nefes tüketiriz. Burası adeta bir showroom, ziyaret edenler eş dost, arkadaşın el emekleğiyle ürettiği doğal ve ekolojik ürünleri kullanır, tadına bakar, meraklı olanlar bizden bilgi alırlar.


7 yıldır güneş panelleriyle enerji sağlıyoruz. Çoğunuz biliyor artık; 5 yıl jeneratörle yaşadık, günde iki saat civarında elektrik elde edebildiğimiz için -iki saatlik elektrikten ne olur- telefonlarımızı şarj edip, sebzelerimizi, peynirimizi yaz geldiğinde birkaç gün saklayabiliyorduk, yeşilliklerse iki günde sararıyordu. Buralarda ziyan olmuş şeyler için “yabana gitti” diyorlar, böyle yöresel ifadeleri çok seviyorum, biz de pek çok şeyi kompost yığınına, kedi köpeklerin tabağına, kuşlara, karıncalara gönderdik bu zaman içinde.


2012 yılında, eş dost desteğiyle başlayan kampanyaya, yine çok bilinen bir firmanın hayırsever iş sahibi de eklenince gereken tutar bir anda toparlanmıştı, güneş panellerine geçiş yapmıştık. Annem benden daha da heyecanlı bi tip, para biriktirmiş çamaşır makinesi alalım diye, tez canlıdır da ona kalsa hemen en yakındaki bayiye gidip alalım. “Annecim, her makineyi kullanamayız, üstelik şu an yeni bir buzdolabı alsak iyi olur, eskisi çok Watt çekiyor, biz bu paranın üzerini tamamlayalım” dedik.


Arkadaşlar yine imdada koştular, o zamanlar adını yeni öğrenip tanışmışız armağan ekonomisiyle. İstesen olmaz, olur aslında ya bi taraftan, tam güneş panellerinin gelişi üzerine Kutsal Ekonomi kitabını yayına hazırlıyoruz. Gereken para yine bir araya geldi. Güneş panellerinin ve akülerin gücüyle uyumlu olabilecek, düşük enerji tüketimiyle/yüksek verimlilikle çalışan bir model arayışı sonucu, low-frost başlığı altında üretilmiş, iç duvarlardan soğutmalı, böylelikle, kapağı açıldığında ısısını daha çok koruyabilen, açılmadığında da uzun süre iç sıcaklığını koruyan modelin en geniş hacimlisini seçtik. “Yaşam için teknoloji” sloganıyla üretim yapan meşhur Alman firmasının A+++ ürününü edindik, çok da memnun kaldık, bizden duyup gören eş dost da bu markadan edinip kullanmaya başladı, iyi haber de kötü haber gibi çabuk yayılıyor neticede.


Gıdalarımız uzun süre dayanmaya başladı, yazları yıllarca ılık su içtikten sonra serin suya kavuştuk, kedi köpeklerimiz için civardaki balık restoranlarından aldığımız balık derisi, kemik, pide gibi artık malzemeleri daha uzun süre saklayabilir, bazılarını da dondurup stoklayabilir olduk. Memnun kaldık ya, iki yıl sonra aynısından bir tane daha aldık, model numarası biraz farklıydı ama aynı verimlilikte çalışıyordu, yılda sadece 196 kiloWatt.

Sonra elektrik süpürgemizi de aynı markadan seçtik, süpürgeyi kullanırken öyle sessiz çalışıyor ve az enerji tüketiyor ki, temizlik yaparken müzik de dinleyebiliyoruz büyük sistemden, ne lüks!


flora pansiyonu işletirken böyle hayal kurmuştuk zaten. Gelecekteki flora ekolojik ürünlerin ve çözümlerin tanıtıldığı bir yer, örnek bir eko-turizm mekanı, “küçük güzeldir”in yaşayan örneği olsun ve gelip görsün insanlar başka bir turizmin, başka seçimlerin mümkün olduğunu.


İlk aldığımız buzdolabı bu baharda arızalandı, servis alıp götürdü, birkaç aydır tek buzdolabına kaldık. Uzun süre test edip bakmışlar, gövdesinde delik varmış. “Tamir olmuyor, ‘ücretli değişim’ hakkınız var, sizi firmaya yönlendiriyoruz, yakında aranacaksınız” dediler. Firmadan aradılar, onlar da ücretli değişimden söz etti, fiyat bildirdiler, “karar verirseniz bu miktarı yollayacağımız hesap numarasına bir ay içinde gönderin” dediler. Mesaj geldi, içinde “yeni cihaz kodu” da yazıyor, parayı Sümeyralar ayarladılar, sağ olsunlar. Yatırdık hesaba, firmayı arayıp haber verdim, beni geri arayıp bir hafta içinde buzdolabımıza kavuşacağımızı müjdelediler. Ohh, şükür!


Yeni buzdolabı söylendiği üzere bir hafta içinde geldi. Akşama doğru gelen cihaz fişe takıldı fakat heyhat! Çat diye aküleri bitirdi ve fişi hemen çekildi, çalıştıramadık dolabı, şaşırdık, geç saat olduğu için enerjiyi aküden harcamış olmasına verdik. Servis gidince bir bakalım şu dolaba dedik. İçinde çekmeceler yok, kapı tutamağı bi başka. “Ürünlerde değişiklik yapıyorlar bazen, olabilir” derken, bir de baktık ki bize gelen model A++ ve yılda 292 kiloWatt enerji tüketiyor! Yaşadığımız şaşkınlık ve hayal kırıklığı üzerine hemen firmayı arayıp çağrı merkezine durumu ilettik. Burası şebeke elektriğinden beslenen normal bir ev olsa hadi kullanalım diyelim de böyle bir şey mümkün değil. Ücretli değişimden bunu anlamamıştık. Bize gelecek olanın farklı bir ürün olacağı, cihaz kodunu inceleyip karar vermemiz gerektiği de söylenmedi. Hadi “söylenmiştir de ben algılamamışımdır” diyelim, yazılı bir bilgi de gelmedi. Koca firmalar faraziye ile yürürse böyle anlaşmazlıkların olması çok mümkün. “Tamam hanfendi, iletelim” dendi ve birkaç gün sonra firmadan arandım, konuşma tarzından çağrı merkezi görevlisi olduğunu düşündüğüm, inisiyatif kullanma yetkisi olmayan bir arkadaşla bir yere varamadık ve hiçbir şey yapılamayacağı söylendi bana. “Şu an kullanamadığım bir buzdolabı öylece duruyor, bari aradaki farkı ödeyip kendi dolabımızın eşdeğeri modeli yollayın bize, burası kalabalık bir yer, ekolojik önceliklerimiz var, o yüzden sizi seçtik, tek dolap yetmiyor, zor durumdayız…”


Karşı taraf duymuyor sanki, aynı cümleleri tekrarlıyor, ı-ıhh, hiçbir şey yapılamıyormuş. Böyle olmamalı, lütfen mağduriyetimizi çözmemize yardım edin. “Telefon kayıtları dinlensin, siz bize böyle bir uyarı yapmış mısınız, görelim” diyorum, yukarıda yazdıklarımı sakince baştan anlatıyorum, “hayır hanfendi, bir işlem yapamıyoruz, siz parayı ödeyince kabul etmiş sayılıyorsunuz” diyor. Nuh diyor yani, peygamber demiyor… Öylece telefonu kapattık.


Çaresiz sosyal medya üzerinden arayışa girdim ve bir çağrı yaptım, çağrıma birkaç yanıt geldi, ikisinde de firmadan aranacağım söylendi. Ben belki ulaşır diye buradan da sayın yetkiliye sesleniyorum:


Haydi gözüm, çözün şu durumu da hepimiz rahatlayalım. Herkes bir gün on beş dakikalığına bile olsa çevreci olacak nasılsa, bundan sonra “boş verme, boş al” mı yoksa “boş alma, boş ver” mi diyeceğimiz, bir seçiminize bağlı.

Benim hâlâ umudum var.

Telefonunuzu bekliyorum.

Not: Kutsal Ekonomi kitabını da okuyun bence…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir köşe yazısı diye beyaz eşya şikayetini yazmışsın. ne eğlenceli.. çok faydalı!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.