Değişime izin vermek



Sevgili Hande Şarman, geçen hafta bana “Masallı yaz böyle arada” diye bir mesaj vermişti. Onun da arzusuyla masallara devam ediyorum. Masalları seviyorum, masal olarak kalmadıkları, ihtiva ettikleri bilgileri hayata geçirebildiğimiz sürece…


Kumların öyküsü bu sefer sizlere anlatacağım…

Uzak dağlardaki kaynağından bir sel kopmuş. Yeryüzünün tüm çukur ve tümseklerinden geçip sonunda kum çölüne ulaşmış. Bir diğer engeli daha aşmak üzereymiş ki, kuma hızla çarptığında, suyundan eksildiğini fark etmiş.


Ancak kaderinin bu çölü aşmak olduğuna inanmış bir kere.

Peki ama nasıl?

Birden çölün derinliklerinden bir ses duyulmuş:

“Rüzgâr çölü aşabiliyorsa, sel de yapabilir!”

Sel, kendini kuma çarpıp durmuş ve her seferinde biraz daha azalmış.

“Rüzgâr, uçabildiği için geçebildi çölü” diye düşünmüş.

“Alıştığınyolla geçemezsin buraları. Ya kaybolacaksın ya da bataklık olacaksın. Rüzgârın seni taşımasına izin vermelisin.”

Ama bu nasıl olacaktı?



“Kendini rüzgâra teslim ederek...”

Bu fikir sel için kabul edilebilir gibi değildi. Ne de olsa, daha önce hiçbir şeye teslim olmamıştı. Kendi bireyselliğini kaybetmek istememişti. Ve bir kere kaybederse, tekrar kazanıp kazanamayacağını kim bilebilirdi?


“Bu” dedi kum, “Rüzgârın görevidir. Suyu alır, çöllerin üzerinde taşır ve sonra tekrar akmasına izin verir. Yağmur gibi yağarak, su tekrar nehir olur.”

“Bunun doğru olduğunu nasıl bileceğim?”

“Bu doğru ve eğer inanmazsan, bir bataklıktan öteye geçemezsin, bu bile yıllar alır, inan bana bir sele de hiç benzemez.”

“Ama bugün olduğum gibi, sel olarak kalamaz mıyım?”

“Hiçbir koşulda aynı kalamazsın,” diye fısıldadı kum. “Özün taşınır ve tekrar sele dönüşür. Bugün sana sel deniyor, çünkü sen daha hangi parçanın özün olduğunu bile bilmiyorsun.”


Bunu duyar duymaz, selin düşünceleri yankılanmaya başladı. Hayal meyal, bir zamanlar kendisinin (ya da acaba bir parçasının mıydı? ) rüzgârın kollarında olduğunu hatırladı. Ayrıca bunun yapılması gereken değil, yapmak zorunda olduğu bir şey olduğunu hatırladı.


Ve sel, buharını rüzgârın şefkatli kollarına yükseltti, bir dağın tepesine ulaştıklarında hafifçe yağmasına izin vererek gökyüzüne doğru kaldırdı. Ve zaten şüpheleri olduğundan, sel bu deneyimin tüm detaylarını aklına kazıdı.


“Evet, şimdi öğrendim gerçek kimliğimi,” dedi.

Sel öğreniyordu. Ama kumlar fısıldadı:

“Biliyoruz, çünkü her gün bunu görüyoruz, çünkü, biz kumlar, her gün nehir kenarlarından dağlara yükseliyoruz.”

İşte, bu yüzden, “yaşam selinin” yolculuğuna devam edeceğinin kumlarda yazılı olduğu söylenir.

(Mevlana ve Gizemli Sufi Bilgelik Hikayeleri)

Evet, hepimizin hayatında sorular, aşmamız gerektiğine inandığımız durumlar var.

Siz de kendinize, “Nasıl yapacağım” diye soruyor musunuz?

“Falanca bunu başarabilir ama ben yapamam” dediğiniz neler var?

Değişmeye direndiğiniz davranışlarınız neler?

Teslimiyet yerine, direnç ve kontrol arzusu içinde olduğunuz durumlar hangileri?

Gerçekten kimiz?

Hayat yolculuğuna neden çıktığımızın farkında mıyız?

Hepimiz Tanrı’nın şefkatli kollarından, dünyaya bazı deneyimler yaşamaya geldik. Hatırlamamız gereken şey, onun sonsuz ve sınırsız gücünün bir parçası olduğumuz.

Teslim olduğumuz, dünyevi ve maddesel bağımlılıklarımızı bir kenara koyarak,

Evrende her şeyin aslında “yolunda” gittiğinden emin, kendimizi akışa teslim ederek,

Aradığımız tüm soruların cevaplarını bulabiliriz.

Aslında, aynı kalmak için gösterdiğimiz dirençle yaşamak, değişmekten daha zordur.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.