Herkesin bir özel hayatı olmalı
Birinci kadın:
Kocasının çantasından çıkan eski, ama çok eski, artık mazi olmuş sevgilisinden gelen tebrik kartı kalbine ok gibi saplanmış. “Neden bana söylemedi?” diyor. “Neden bana göstermedi?” “Neden benim haberim yok?” Kocasının onun yanından neredeyse ayrılmamasına, garip saatlerde gizemli toplantılara katılmamasına, her ne yapıyorsa onunla beraber yapmasına rağmen yatışmak bilmiyor.
İkinci kadın:
Sevgilisinin bilgisayarında tatil fotoğraflarını görüyor. Birlikte çekilmiş fotoğraflarına bakıyorlar. Adam sarılıp öpüyor onu, nasıl güzel zaman geçirdiklerini hatırlayıp sarılıyorlar. Derken başka bir klasörde başka tatil fotoğrafları olduğunu fark ediyor. Bir yolunu bulup bakıyor. Eski sevgilisiyle gittikleri tatil fotoğraflarını görünce dizlerinin bağı çözülüyor. “Nasıl olur?” “Neden saklıyor bu fotoğrafları?” “Arada bir dönüp bakıyor mu?”
Üçüncü kadın:
“Kocamla ne yaparsak beraber yapmalıyız” diyor. “Televizyon izleyeceksek beraber, dışarıda yemek yiyeceksek beraber, arkadaşlarla beraber olacaksak beraber, tatile çıkacaksak beraber, yoksa ben kıskanırım.”
Birinci kadının yapmak istediği, kocasının hayatından eski sevgilisini tamamen çıkarması. Onunla artık bağlantı kurmaması. Madem yirmi yıl önce ayrıldığı ilk gençlik sevgilisini artık sevmiyor, aralarında bir şey olması ihtimali yok, neden temastalar ki? Canı o kadar yanıyor ki, sanki aldatılmış gibi, kocasının temas kurduğunun eski sevgilisi değil, kendi geçmişi olduğunu göremiyor. İnsan biriyle beraber olduğunda, biriyle yeni bir hayata başladığında, o güne kadar yaşadıklarını yok mu saymalı? Yok saymaya çalışsa da bunu başarabilir mi? İnsan eski, çok eski sevgilisi attığı bir kartla hayatında kalsın isteyebilir. Belki de bu, onun sorumluluklar, zorunluluklar içinde kaybolduğu, kendine ait bir hayatı kalmadığını düşündüğü ömrünün şu günlerinde, kendine yarattığı bir alandan başka bir şey değildir. Eski sevgili, eski günlerini hatırlatan bir araçtır sadece. Eğer bir özlem söz konusuysa eski sevgiliye değil, eski günleredir.
İkinci kadın, sevgilisinin bilgisayarında onun eski fotoğraflarına bakarak kendine işkence ediyor. O fotoğrafların içine akıttığı zehri taşıyamayacak, sevgilisine de zerk edecek. Araları bozulacak. “Sen benim bilgisayarımı mı karıştırıyorsun?” diyecek adam. Kadın bunu hakkı olarak gördüğü için kendini savunacak. “Ayrıldınız madem, neden hâlâ eski tatil fotoğraflarınızı saklıyorsun?” Aklına gelmiyor bile, sakladığı eski sevgilinin fotoğrafları olmayabilir. Adam neden o fotoğraflarını sakladığını söylemek istemeyebilir, kendine kalsın istiyor olabilir. Belki sakladığı fotoğraflardaki kadın değil, bir dönem.
Üçüncü kadın, bir güvenin bir kumaşı kemirmesi gibi evlililiğini içten içe kemiriyor. Kocasının bir an bile onsuz bir şey yapmasını istemeyerek, buna izin vermeyerek. Adam arada bir dışarıya kendi arkadaşarıyla çıkmak, kendi başına bir şeyler izlemek, belki birkaç gün yalnız kalmak isteyebilir. Ama içinden ya da gizli gizli. Söylese içinden geleni, karısı kıskançlık krizlerine girecek. Teklif dahî etmesi mümkün değil, biliyor. Kadın kocası gözünün önünde durdukça hiçbir yere gitmez, hep yanında kalır sanıyor. Bir an bile yanından ayrılmayan erkeğin, bir sabah uyanıp “Benden bu kadar” diyebileceğini ihtimal dahilinde görmüyor.
Bazen geçmişimizi sakınmak isteriz. Bizi biz yapan geçmişten bugüne yaşadıklarımızdır. Hayatlarımızda hep bir dönem kapanır başka bir dönem açılır. Yeni bir okula başlarız, yeni bir işe başlarız, yeni bir semte, yeni bir eve taşınırız. Yeni yerleri keşfettiğimiz tatillere çıkarız. Bu arada hayatımıza katılanlar olur, hayatımızdan çıkanlar. Farkına varmayız ama yaşayıp giderken her günümüz dün olur, her an bir anıdır ve biz bu anıların en güzellerini, bize en güzel şeyler hissettirenleri saklarız. Bu bazen bir tebrik kartı olur, bazen bir fotoğraf. Biz en çok, geçmişimizde bıraktığımız duyguları özleriz, kişiler sadece bu duyguları bize hatırlatırlar, hepsi o kadar.
Çok mutlu olsaydık eski sevgilimizle olurduk. Bize o kartı atanla, o fotoğraf karesine bizimle beraber girenle. Bugün yanımızda bir başkası varsa ve biz bir çanta, bir bilgisayar, belki eski bir torba içinde bir şeyleri saklıyorsak, sadece geçmişimizi sevdiğimizden, kendimizi geçmişimizle var hissettiğimizdendir.
Çanta bilgisayar karıştırmak, hayatımızdaki insanın geçmişine saygı duymamaktır, özeline girmektir. Bizden önce yaşadığı ne varsa, yok saymasını istemektir. Mademki beraberiz her şeyi beraber yapmayılız demek, ona nefes alacak alan bırakmamaktır. Birlikte olduğumuz kişinin geçmişine gizlice sızmak, onu süpürmeye çalışmak nafile bir çabadır ve kendimizi bugünün mutluluğundan mahrum etmekten başka işe yaramaz.
Kabul etmeli. Herkesin bir özel hayatı olmalı.
YORUMLAR