Ortamların mini minisi kadınlar

Evin ya tek çocuğudur ya da çocukların sonuncusudur. Annesinin veya babasının biriciği olarak büyümüş olması ihtimali yüksektir. Okula bir kere erken başladıysa, her dem sınıftakilerin en küçüğü olmuş da olabilir.


Çocukluğunda hep şefkatli bakışlarla karşılaşmıştır. Ona hep şefkatle dokunulmuştur. Hep ne de şeker, ne tatlı olduğunu, bir de şu sözleri duymuştur. “Ayy sen daha çok küçüksün”, “Sen küçüksün bilmezsin”, “Sen yapamazsın, bırak.”


Uzuun yıllar boyunca –hemen hemen yirmilerinin ilk yarısına kadar– küçük olmanın tadını çıkarır. Evin küçüğü, arkadaşların küçüğü, komşuların küçüğü, sınıfın küçüğü, işyerinin küçüğü...


Ne var ki zaman çabuk geçer, serpilir, büyür. İşte sıkıntı da bundan sonra başlar. Yetişkin olduğunu idrak edemez, etmek istemez, hep ortamların küçük kızı olarak kalsın ister. Kendinden küçüklerle baş başa kalmak istemese de mecbur, yan yana düşer. Kabule geçmek istemediğinden, sevimli, tatlı, şeker olmaya devam etmenin yolunu arar. Bunları olmak için çocuk kalmak zorunda olmadığını, yetişkinken de hepsi olabileceğini düşünemez. Ortamların küçük kızlığını başkalarına kaptırmaya başlayınca, çareyi birilerinin küçük kızı olmakta bulur.Ondan yaşça büyük ya da ona küçücükmüş gibi davranan kişilerin sevgilisi olur.


Bir türlü büyümemek için çeşitli davranışlar geliştirir.


Mesela sesini inceltip, kelimeleri beceriksizce telaffuz edip, dudaklarını sağa sola büzerek çocuk gibi konuşur. Sadece sevgilisiyle değil, her fırsatta her yerde, herkesle. Çocuksu giyinir. Kolejli kızları anımsatan ekose-msi mini etekler, pembeli kırmızılı ille de kalpli tişörtler, tavşanlı kazaklar favorileridir. Tuvalet masasından pelüş ayıcıklar, bez bebekler eksik olmaz.


Ne var ki küçülüp cebe girecek diye mimik yaparken, göz kenarlarıyla dudak üstü bıyık bölgesinin kırışmaya başladığının farkında değildir. Eteğindeki ekoselerle göğsündeki tavşanın, kadın olmasının önündeki en büyük engeller olduğunu göremez.


Otuzlarına, hatta kırklarına gelmesine rağmen bir türlü erişkinliğe geçiş yapamaz ve yetişkinliği reddetmesinin sonuçlarıyla baş başa kalır.


Hep başkalarının, kendinden yukarıya koyduğu birilerinin onaylayan bakışlarına, sözlerine alışık olduğundan, kendi başına karar almakta zorlanır. Kendi kendine uzak bir yere giderken huzursuz olur. Hiç yalnız kalmamıştır ki, tek başına yolculuk ederken kaybolacakmış gibi gelir. Yanında kimse olmadan bir şey yapması gerekirse, iki adımda bir birilerini arayıp kendiliğinden rapor verir, en iyi niyetlisinden “iyi yapmışsın”, “tamam şimdi o zaman şöyle yap” sözlerini duymak için.


Bile isteye üstlendiği beceriksizlikten pay çıkaramaz hale gelir. Mesela bir aşçısı olmadığı halde “Ay ben hiç yemek yapamam” deyince gülümseyen suratlarla değil, tuhaf bakışlarla karşı karşıya kalır.


Bu bitmek bilmeyen onaylanma ihtiyacının, başkalarının oyuncağı olmaya evrilme ihtimali yüksektir.


Burnuna pıt atarak söylenen “Sen bilmezsin”ler, “Sen yapamazsın”lar yerini “Sen sus”lara bırakır. Bir yerden sonra, küçük kızı olacak diye seçtiği büyük sevgiliye, minicik kızlar gibi kucağında bıcır bıcır konuşan,bu bayağı büyümüş kadın ağır gelmeye başlar.


Serçe gibi oradan oraya seken ortamların mini minisi, sıkıntılı tebessümlerle idare, hatta bazen tahammül edilen birine dönüşür. İlgi çekmek için farklı yöntemler denemesi gerekir ama bu da o yaştan sonra biraz risklidir. Aynı amaca hizmet edecek yeni yetenekler geliştirmek içinse biraz geç kalmıştır.


Zararın neresinden dönse kârdır.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Hep küçük kız olarak kalmamak birazda insanin kwnsi elinde ne dersiniz
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.