Erkeği yeniden doğurmak
"Tanıştığımızda çok farklıydı. Mutsuzdu, karamsardı, endişeliydi, kendine güveni azdı, korkuları vardı. Benden sonra çok değişti. Şimdi yüzü gülüyor. Olaylara daha pozitif yaklaşıyor. Soru işaretleri azaldı. Kendine güveni yerine geldi, sanki yürüyüşü değişti. İlk zamanlar başaramayacağına inandığı şeylerin bugün üzerine gidiyor.
Hepsi benim sayemde. Başka bir nedeni olamaz. Hayatına ben girdikten sonra bambaşka biri olduğuna göre, onu ben iyileştirdim. Onu iyileştiren benim.”
Aferin!
Diplomasız doktor! Korsan hemşire! Freelance hastabakıcı!
Demek onu sen bambaşka biri yaptın. Demek çökmüş gidiyordu, çektin battığı yerden çıkardın. Öylece bekliyordu, elinden tuttun karşıdan karşıya geçirdin. Yaparsın dedin, cesaret verdin, yüreklendirdin.
Peki sen bunları yaptın da ne oldu?
“Niye yaptın, başın göğe mi erdi?” değil soru.
Sen bunları yaptın, pek güzel ettin de sana yararı ne oldu? Onu kurtarmaya çalışırken sen hangi durumdaydın? Çok mu iyiydin? Sahi, tanıştığınızda sen nasıldın, şimdi nasılsın? Sen de mi daha mutlusun? Yüzün daha mı fazla gülüyor? Daha mı olumlusun? Kendine güvenin ne durumda? Soru işaretlerin azaldı mı, arttı mı? O çok ilerledi, ya sen, neredeydin, nereye geldin?
Bütün bu çabaların size, ilişkinize ne kattı? Birlikte yola çıktığınızda neredeydiniz, nereye vardınız? Her yalpalayışında omuz verdiğin, düşüşünde kaldırdığın, yaralarını sardığın yolda beraber yürümekte kararlı mısınız? Yoksa sağalttığın adam başka yola mı saptı sapıyor? Sen yorgun ve öfkeli misin, iyileştirmeye çalışmaktan? Suçluyor musun, fazla verdiğin için kendini, senden aldıklarıyla gitmek üzere olduğu için onu?
İstisnaları vardır, ama kadınlarda genel olarak böyle bir hal de vardır. Merhem olmak isterler, merhem olacak birini arayıp bulurlar. Onu sağaltıp rahatlarlar.
Okul görmemişten diploma koleksiyonu yapana, gecekonduda büyümüşten köşkte yetişmişe, ev kadınından çok kazanana, çok çocukludan çocuksuza pek değişmez. Kadınlar, erkeklerini kendilerinden sonra yeni biri yapmak isterler.
Bir tür doğurmaktır bu. Yeniden doğurmak. Erkeğini yeniden doğurmak.
Ancak bu yeniden doğurmanın kesin süresi yoktur. Kimi aylar sürer, bazısı yıllar alır. Kadın erkeğini yeniden doğurmak için sancı çeker, kolay yolu var mı düşünmeden, bu yolları aramadan. Yorulur, yıpranır.
Yeniden doğan erkek, hayata sıfırdan başlar. Eskiyi yarına taşımak istemez. Onu yeniden doğurana karşı da genellikle vefalı davranmaz. Bu sadece erkek olmasından kaynaklanmaz, insana özgü bir davranıştır, adı da nankörlüktür. Kimse kendisine çok iyilik yapana, hep yardım edene sonsuza dek bağlı kalmaz. Üzerine titreyenden, gözü hep üzerinde olandan, iyileştikten sonra hasta muamelesi edenden sıkılır. İnsan insana karşı nankördür, ama erkek kadına karşı daha nankördür.
Ne olacak peki? Çözüm ne? Kadın “Doğamda var doğurmak, gerekirse erkeğimi de yeniden doğururum” deyip devam mı etsin? Yoksa hayatını paylaştığı erkeği iyi etmek için hiç mi bir şey yapmasın?
Hayatta hep siyah beyaz yok, arada griler de var. Ya hep ya hiç değil, arası ortası var.
İnsan ihtiyacı olanı iyileştirir, ama kendini hasta etmeden. Kadın gerekirse ve isterse erkeğini yeniden doğurabilir, bu güce sahiptir. Yeter ki kendi masada kalmasın.
YORUMLAR