Eski sevgiliyi affetmek

Çok öfkeli. Dönüp dolaşıp aynı şeyleri yaşadığını söylüyor. Bambaşka biriyle beraber olduğunu ama beş yıl önce biten ilişkisinde ona acı veren bütün deneyimlerinin “yine” tekrar ettiğini. “Aklımı susturamıyorum. Kafamın içinde onunla tartışmalarımızı, üzülmelerimi, ağlamalarımı duyuyorum. Hatırlamak istemiyorum ama gözümün önünden gitmiyor” diyor.


Ayrılmışlar ama eski sevgilisiyle arasındaki öfke bağını koruyor. Bu, saf duygudan oluşan öyle kuvvetli bir bağ ki, kesecek bir alet yok. Ancak o bağa vücut veren duyguyu ortadan kaldırmak gerekiyor. Aynı yoldan geçtim ve sanırım aşmayı başardım. Rahatım. Arkadaşım da rahatlasın istiyorum. Bildiklerimi, keşfettiklerimi ona biraz anlatmaya çalışıyorum.


“Ona öfkelisin, çünkü onu affedemiyorsun.”


“Affetmek mi? Delirdin mi sen, başına dünyanın en kötü şeylerinin geldiğini duymak, hattâ görmek istiyorum.”


“Onu affetmedikçe öfken dinmeyecek. Öfken dinmedikçe onu hayatında canlı tutacaksın. Kimle beraber olsan, karşında onu göreceksin. İlk anlaşmazlıkta yeni sevgiline saldıracaksın, karşında eskisini görerek. Ondan hıncını alamadın, yenisinden çıkarmaya çalışacaksın. Belki yeni sevgilinle sakince konuşup üstünden atlayacağınız engel, eski sevgiline olan hıncın yüzünden baraja dönüşecek.”


“Evet, aynen öyle oluyor. Sana da mı aynısı oldu?”


“Evet.”


“Ne yaptın peki?”


“Yıllarca senin gibi kin kusup durdum. Sonra bir gün bir yerde karşıma biri çıktı. Onu affetmedikçe, onunla yaşadığım her şeyin hayatımda tekrar edeceğini söyledi. O an ikna oldum. ‘Ne gerekiyorsa yaparım, yeter ki bir daha onunla yaşadıklarımı yaşamayayım’ diye geçirdim içimden.”


“Anlamıyorum. Nasıl affedebildin? Bu bana imkânsız geliyor. Adam benim hayatımı mahvetmiş. Bütün psikolojimi altüst etmiş. Niye affedeyim? Bulsun belâsını.”


“İşte yanıldığın nokta bu.”


“Neden?”


“Affetmenin, affedilecek kişiye bir ödül olduğunu düşünüyorsun.”


“Evet, değil mi?”


“Ben de tıpkı senin gibi düşünüyordum. Ama öyle değil. Affetmek, o kişiyi yeniden sevmeye başlayacaksın, ona karşı nazik olacaksın, onun iyiliğini isteyeceksin demek değil. Ona karşı hiçbir şey hissetmeyecek hale geleceksin. Onunla ilişkini keseceksin. Yani bu asıl, senin kendin için bir ödül. Düşün ki, onunla yaşadıklarını yeni ilişkilerinde bir daha yaşamayacaksın. Bundan büyük ödül var mı?”


“Nasıl olacak? Aklım almıyor.”


“Ben sana ne yaptığımı anlatabilirim. Eğer istiyorsan denersin.”


“Anlatsana.”



Öfekliyken mi, yoksa sakinleştikten sonra mı anlatmalı? Bir an tereddüt ediyorum. Ama doğru zaman olduğunu hissediyorum.


“Ben gece yarısını tercih ettim. Telefonumu kapatıp kendimden uzak bir yere koydum. Lambaları kapattım. Perdeleri çektim. Mum yaktım. Yere oturdum. Birkaç boş sayfa aldım yanıma, bir de kalem. Ona karşı neler hissettiğimi, bütün söylemek istediklerimi, bütün yapmak istediklerimi sanki ona yazıyormuşum gibi maddelemeye başladım. Arkalı önlü dört sayfa sürdü. Elli maddeyi geçti yazdıklarım.”


“Sonra ne yaptın?”


“Karşımda durduğunu hayal ettim. Ve yazdıklarımı ona söylemeye başladım. Sakindim ama içimden çıkanlar çok şiddetliydi.”


“Ne dedin mesela?”


“ ‘Sana karşı bugüne kadar içimde tuttuğum her şeyi, bugün yüzüne karşı söyleyeceğim, sen bugün sadece beni dinliyorsun, konuşmuyorsun.’ Böyle başladım. ‘Sen adinin, pisliğin tekisin, çünkü bana ... yaptın’ diye devam ettim. Yaptığı, beni acıtan her şeyi bir bir yüksek sesle söyledim. Ben de kendime şaşırdım o gece. Yüzüne tükürmek istediğimi biliyordum da tırnaklarını çekmek, onu yakmak, bağırıta bağırta gebertmek istediğimi bilmiyordum. Hepsini bitirdikten sonra bir huzur geldi.”


“Bitti mi hemen?”


“Hayır. Onun hayatıma kattığı şeyleri de söyledim. Geçirdiğim güzel zamanları, o ilişki sayesinde hayatımda nelerin değiştiğini. Bunları da not edersen, dahası kabul edersen, affetmen kolaylaşıyor. Ona hayatıma kattıkları için teşekkür ettim. Şaka değil. Ayrıca verdiği acılar için de teşekkür ettim. Sayesinde, kendimi korumayı ve bir daha bana o acıları –bu acıları tekrar telâffuz ettim– çektirecek biriyle beraber olmamayı öğrendiğimi söyledim. Herhalde yarım saatten biraz fazla sürdü. Son olarak dedim ki ‘Artık seninle aramdaki öfke, kızgınlık bağını kesiyorum ve hayatımdan çıkmanı, kendi yoluna gitmeni istiyorum. Aramızda kalın, demir bir halat hayal ettim ve bu halatın kendiliğinden koptuğunu gördüm. Duygularımla kendi kendime kurduğum halatı, yine duygularımla kendi kendime kopardım. Sana nasıl özgürleşmiş hissettiğimi anlatamam. O günden beri ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Aklıma geldiği oluyor ama sanki izlediğim filmden herhangi bir kare gibi. Adını da söyleyebiliyorum, hiçbir şey ifade etmiyor benim için. Salatalıkla onun adı arasında hiç fark yok. Öyle diyeyim.”


“Bilmiyorum. Ben yapamam herhalde.”


“Sen bilirsin. Bana bir sıkıntın olduğunu söyledim. Ben de sana bir dönem aynı sıkıntıyı duyduğumu ve bunu nasıl aştığımı anlattım. Denemek ya da denememek senin kararın, seçimin. Bunun ötesinde diyeceğim bir şey yok.”


Arkadaşıma bunun ötesinde diyeceğim bir şey yok. Deneyip denemeyeceğini bilmiyorum. Eğer denerse, gerçekten o öfke duygusundan kurtulmak istediğini anlayacağım. Denemezse, bileceğim ki eski sevgilisinin kurbanı olma rolünü seviyor ve ona duyduğu öfkeden beslenip güç alıyor. Bu durumda ona yardım edemem. İki nedenden. Bir, başka yöntem bilmiyorum. İki, biri karşımda kin kusarken çok yoruluyorum.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir En dogrusunu yapmissiniz .aynisini bende yaptim.affetmedikce gecmisi canli tutyoruz ve bu insani yoruyor.enerjisuni bitiriyor.yasandi bitti demek en guzeli sevgiler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.