Çiçekler ve tırmıklar
Beraber olduğu kadınları kendi tabiriyle hep “uçurmuş”. Onları hep iyi restoranlara götürmüş, güzel yerlerde, iyi otellerde tatiller yaptırmış. Onlara çiçekler almış. İltifatlar etmiş. Tatlı sözler etmiş. Onları hiç aldatmamış. Biriyle beraberken başka biriyle olmak onun tarzı değilmiş. Fakat ilişkileri bir türlü yürümemiş. Kendi teşhisinde ısrarlı: Kadınlar kendilerine nazik davranan erkeklerden değil, kalplerini kıran erkeklerden hoşlanıyorlar.
Bir kadın olarak, onun kendisi ve ilişkilerine dair anlattıkları ilgimi çekiyor. Bunun iki sebebi var. Birincisi, sadece bir kadını değil, bir insanı çileden çıkaracak davranışlarının farkında olmadığını hayretle görüyorum. İkincisi, onun değinmemeyi tercih ettiği, ancak ortak arkadaşlarımızdan ona ve ilişkilerine dair dinlediklerimi hatırlıyorum.
Birincisinden başlayayım.
Kendisiyle konuşurken sözümü kesiyor, bambaşka bir şeyden bahsediyor. Yanımdakine bir şey anlatırken araya girip ona telefonunu uzatıp bir şey gösteriyor. Fark ediyorum ki bunu sadece bana yapmıyor. Aslında kimseyi dinlemeden konuşuyor. Ona bakarken içimden “Keşke susturucu olsa da ağzına taksam” diye geçiriyorum.
Yanlış biliyor ama doğru diye iddia ediyor. O kadar önemsiz ki konu, her defasında “Hadi dediği gibi olsun” diye geçiriyorum içimden, uzatmıyorum. Bakıyorum, diğerleri de öyle yapıyor.
“Bir yerde bir şeyler içelim” diyoruz. Aramızdan iki kişinin içmek istediği içki oturduğumuz yerde kalmamış ama mesele etmiyorlar. “İkinci tur için başka yere geçeriz” diyorlar. Fakat o içkisini herkesten önce bitirip, sanki verilen ortak kararı unutmuş gibi ikinci kadehi ısmarlıyor. Her defasında yenip içecek yerlerde oturulan masaları “Şurası daha iyi, oraya geçelim” diye hep değiştirmek istiyor.
Aklıma arkadaşlarının anlattığı, kendisinin ise hiç girmemeyi tercih ettiği hadiseler geliyor.
Ayrıldığı son kadını birkaç kere götürdüğü “iyi” restoran, önceki sevgilisinin pek sevdiği bir yermiş. Kaçınılmaz karşılaşma gerçekleştiğinde, yanındaki yeni sevgilisi ortamdaki elektriği fark etmiş. “Niye birbirinize bakıp duruyorsunuz? Kim bu kadın?” diye sormuş. Kim olduğunu öğrenince suratına içkisini fırlatmış, kalkmış gitmiş.
Birlikte olduğu kadınları hep aynı “iyi” otellere götürmek âdetiymiş. Resepsiyondakilerin, garsonların bakışlarını gülerek anlatıyormuş.
Beraber olduğu kadınları aldattığına kimse şahit olmamış. Ama arabasının torpido gözünde hatıra diye tuttuğu külot yüzünden yüzü gözü tırmık içinde işe gittiği olmuş. Çiçek aldığı zamanlar da hep buna benzer hatıralar ve tırmıklar sonrasına tekabül ediyormuş.
Ne diyeyim? Ne diyelim?
Kadın, susmayıp içine fenalık getiren erkek sevmez. Bildiği yanlışın doğru olduğunu iddia eden erkek sevmez. Bencil erkek sevmez. Her şeyi kendi seçsin, her kararı kendi alsın isteyen erkek sevmez. Kadın, torpido gözünde hatıra külot saklayan erkek hiç sevmez. Affedilsin diye çiçek uzatan erkeğe karşı sadece kin besler.
Bir yerde çok konuşan, hep konuşan, kimseye ağzını açtırmayan, kadınları çok iyi tanıdığını söyleyip duran, sözünün üstüne söz söyletmeyen bir erkek gördüğünüzde dikkat edin. Muhtemelen birden fazla defa, benzer sebeplerle terk edilmiştir. Uzun süredir arayıştadır ve etrafındakilerin onu yalnız bırakmayıp idare etmelerinin sebebi ona acımalarıdır. Ömrünü hep haklı çıkmaya çalışarak, başkalarının acıdığı biri olarak ve yapayalnız tamamlayacaktır.
Ne kadar çok erkek bu durumun farkında olsa o kadar iyidir.
YORUMLAR