Kediyle köpekle ilişki tamiri
Bir darılıp bir barışan çiftlerdendi. Kavgalarının desibeli bazen komşuların evine taşıyordu. O zaman kedi, açıksa pencereden kaçıyor, kapalıysa koltuğun, dolabın altına saklanıyordu. Kadın eşyalarını alıp gidiyor, genellikle bir hafta-on gün sonra geri dönüyordu. Son ayrılıkları uzun sürdü, altı-yedi ay kadar. Yalnızlıkla terbiye olduktan sonra biraz sakinleştiler. Eski hesaplar kapanmamış gibi, ama ikisi de açmamayı tercih ediyor.
Kadının üç oğlu var. On altı, on dört ve yedi yaşlarında. İlk ikisi yanında, sonuncusu beş bin kilometre uzakta, kendi annesiyle. Dördüncüyü de doğurmak istiyor, fakat adam yanaşmıyor. Hem yetişkin bir oğlu var, hem de yaşı ileri, ondan.
İkinci kedinin eve girişi, dördüncü çocuk konuşmalarının sonlandığı döneme denk geldi. Kediyi alan erkek. İnsan bazen söyleyemediğini, bir eylemle ifade etmeye çalışıyor galiba: “Seninle bir çocuğumuz olamaz, ama kedimiz olabilir.” Yatağı, battaniyesi, oyuncağı, maması derken evde ciddi bir alan ayrıldı kediye. Konuşmalar arasındaki boşlukları doldurmaya başladı: “Yine ne yaptı gördün mü?” “Senin kucağına gelmek istiyor.” “Mercimek paketini tırmalamış, mama zannetti herhalde.” “Kanepeyi tırmalıyor.” “Dışarı çıkmak istiyor.” “Ötekiyle bugün araları çok iyiydi.”
İki oğluyla beraber iki kediyle ilgilenmekten memnundu kadın. Kimi kadın tekrar tekrar doğurmayı, bakıp büyütmeyi, koruyup gözetmeyi seviyor. O da bu tip kadınlardan. Doğurganlığını bir kere daha kullanma isteğine mani olamıyor. Bunu yapamayınca meşgul olduğu canlara can katıyor. Bu yüzden olacak, bir akşam kucağında, satın aldığı köpek yavrusuyla döndü eve. İkinci kedi ona yetmedi. Kurmak istediği aileye bir de köpek ekledi. Köpek, çocuğa daha yakın, hatta ömür boyu çocuk.
Adam bu hamleyi hiç beklemiyordu, şaşırdı. Memnun olmuş gibi davrandı ama rahatsız olduğunu gizleyemedi. Kediler huzursuz olduklarını gizleme gereği duymadı. Köpek yavrusu, köpek yavrusu nasıl olursa öyle. Kadın evde peşinde geziyor. “Yine çişini kaçırmış.” “Kakaya çıkarayım, geliyorum.” “Mamasını vereyim.” “Film izlerken aramıza alalım mı?” Televizyon karşısında kadın çok mutlu. Adam tedirgin. Bir köpekle yaşama fikri ona çok uzak. Dahası köpek sevmiyor. Getirdiği sorumlulukları yüklenmek de istemiyor. Kadın evde olmadığı zaman onu gezdirmek için eve erken dönme stresine girmek, eve girer girmez onu dışarı çıkarmak zorunda kalmak, sürpriz kakaları temizlemek istemiyor.
Bir kadınla bir erkek beraber yaşamak istiyorlar. Beraber yaşıyorlar. Bir şeyler eksik, fiziken bir arada olmalarına rağmen aralarında bir boşluk var. Erkek kediyle kapatmaya çalışıyor o boşluğu, kadın köpekle.
Boşluğun adı, “konuşulmayanlar.” Eski günlerin, eski kavga sebeplerinin aralarında durması, eski hesapların aslında kapanmamış olması. Kadının kafasındaki “kalabalık aile hayali” ile adamın çerçevesini baştan net çizdiği “iki kişilik hayat” arasındaki uyuşmazlık da konuşulmayacaklar arasına, bu boşluğa giriyor. İşte kedi, köpek bu yüzden devreye giriyor.
Bozulan her ilişki tamir edilebilir aslında. Eğer iki taraf da gerçekten beraber, birlikte olmak istiyorsa, beraberlik-ilişki-aile tanımları birbirine yakınsa, gereken bütün özürler karşılıklı dilendiyse, iki taraf da hakikaten yaptığından, söylediğinden pişmansa ve eski yanlışlar yerini gönüllü güzelliklere bıraktıysa zamanla her ilişki kendi şifasını bulur.
Yoksa kediyle köpekle ilişki tamir edilir gibi görünmüyor.
YORUMLAR