Ergen tripli kamu kuruluşu
Geçtiğimiz hafta sosyal medyada bir haber dolaşmaya başladı: ‘ÖSYM Başkanlığı Twitter’da bazı kullanıcıları engelledi.’
Bir, üç, beş... O kadar çok rastladım ki bu paylaşıma, takip etmediğim halde ben de baktım @OSYMBaskanligi hesabına... Bir de ne göreyim? Ben de engellenmişim!
Twitter’da tepkiler yükseldi, ‘Olacak iş mi bu? Neden/nasıl engellersiniz?’... Böyle zamanlarda ben hep olayların iyi yönlerinden bakmaya çalışırım; bir çeşit ‘kal gelmesi’ aslında... ‘Yok canım, engellemek istememiştir o teyzesi, teknik bir arıza olmuştur bir şey olmuştur; hiç bir kamu kurumu onu takip bile etmeyen vatandaşları engeller mi?’
Gel gör ki ÖSYM Başkanlığı’ndan yapılan açıklama benim iyi niyetimi kursağımda bıraktı.
‘Hakaret, sövme, ithamda bulunan hesapları elbette engelliyoruz ve engellemek zorundayız’ diyordu ÖSYM ve ekliyordu: ‘Çünkü gün geliyor haksız ithamlar olabiliyor.’
Devamında sınavın hayati bir sınav olduğunu (hangi biri?), ‘hayati sınav olunca, olumsuz sonuç olunca adayın ithamda, küfürde bulunabildiğini’ söylüyor ve şöyle diyordu:
"...kamuoyu algısı önemlidir. Sosyal medyaya giren bir kişi ÖSYM yazdığında o küfürleri görmemelidir. Türk Ceza Kanunu’na göre sosyal medyada hakaret, küfür suçtur. Biz kişilere dava açmak yerine -sonuçta hepsi bizim adayımızdır değilse bile aday adayıdır- bir şekilde hesaplarını engelliyoruz."
Bundan sonra da ‘engellemenin’ bir Twitter hakkı olduğunu, buna itirazı olanlar için yargı yolunun açık olduğunu belirtiyordu ÖSYM.
Burada ergen tribi kokusu alan bir tek ben miyim?
Hakaret ve küfrün suç olmasının ötesinde, sosyal medyada yeri olmadığına ben de katılıyorum. Ben de bana gerek sosyal medyada, gerekse blogumda küfredenleri, hakaret edenleri engelliyorum. Neticede kamu kurumu değilim, ama blogumu da, sosyal medya hesaplarımı da tanımadığım insanlar bana saldırsın diye açmadım. Ne başımın derdi?
Ancak ‘bana hakaret etme potansiyeli olabilir’ ya da ‘haksız yere ithamda bulunabilir’ diye de kimseyi engellemedim bugüne kadar. Bu benim kendi tasarrufum, aksini de yapabilirdim tabii... Sonuçta benim sosyal medya hesabım, benim kararım.
Gel gör ki iş kamu kurumlarına gelince sosyal medyadaki etkileşimleri daha farklı olmalı diye düşünüyorum. Bugüne kadar ÖSYM’ye bırak hakaret ya da küfür etmeyi, ÖSYM ile herhangi bir etkileşimi olmamış bir sosyal medya kullanıcısı olarak, dahası, çocuğu birkaç sene içinde ÖSYM’nin menziline girecek bir ebeveyn olarak devletin kamu kuruluşunu sosyal medyada takip etmemin engellenmiş olmasını tuhaf buluyorum.
ÖSYM’ye hakaret edenler, etme potansiyeli olanlar, ithamda bulunanlar... Ne ilginçtir ki Twitter’da engellendiğini dile getirenlerin büyük bir kısmını ‘muhalif’ denilebilecek, hükümeti eleştirebilen kitle oluşturuyor. Yoksa ÖSYM, hatalarının, yanlışlarının, kusurlarının dile getirilmesini ‘hakaret’ olarak mı görüyor?
Bunu ‘fişleme’ olarak adlandıranlar oldu. Öyle midir, değil midir, o niyetle yapılmasa bile öyle olmuş mudur, tartışma konusu... Bir kamu kuruluşunun, muhatabı olduğu yaştaki ergenler gibi davranıp tabir-i caizse ‘gıcık kaptığı’ insanları engellemesi ise, benim için en basit ifadeyle ‘endişe verici.’
YORUMLAR