Bir varmış, bir yokmuş

Üniversiteyi okumak için İstanbul’a geldiğimde bu şehirle ilgili beni büyüleyen şeylerin birincisi boğaz, ikincisi ise yeşilliğiydi. Gölgesi olmayan palmiyeleriyle bilinen, doğup büyüdüğüm şehir Mersin’in aksine, İstanbul’un apartman boylarını geçen ağaçları beni benden alırdı.


Şimdiyse, kopup geldiğim Mersin’e döndüğümde, ya da kız kardeşimi ziyaret etmek için İzmir’e gittiğimde tam tersi bir etki yaşıyorum. Ne zaman İstanbul’dan çıksam nefes aldığımı hissediyor, geri döndüğümde sanki betondan ve çok kalabalık bir hapishaneye geri gelmişim gibi hissediyorum.


anlatmış.


Ayçe Ayyıldız, ‘Biz O Zamanlar Baaçede Oynardık’ isimli kitabında bunu ‘Bir zamanlar bu şehirdeki binalar alçak, ağaçlar yüksekti’ olarak anlatıyor. Hadi o İstanbul’da doğup büyüyen bir insan olarak bunu hatırlıyor da, sadece 20 küsür yıldır İstanbullu olan biri olarak benim bunun farkında olmam ne kadar hazin?


Çocukluğumda Eski İstanbul’u duyardık hep, annemden, annemin Salacak’ta yaşayan yengesinden... Hiç görmediğim, bilmediğim o konaklı yıllara özlem duyar, üzülürdüm her bir anıyı duyduğumda...


Bırak o konaklı eski İstanbul’u, 20 sene öncesi bile tarih oldu. Benim eski İstanbul’umu oluşturan Plymouth sarı dolmuşlar, Bebek’teki çay bahçeleri, geniş balkonlu üç katlı apartmanlar, ağaçlı İstiklal Caddesi, Emek sineması, AKM ve ne vardıysa hepsi birer hayalet şimdi... Çok değil, sadece 20 yılda hepsi yerini kentsel dönüşüme, AVM’ye, ‘işlevsel’ araçlara, Toma’ların kolay geçebileceği beton sokaklara bıraktı.


Bundan birkaç sene önce Prag’a gitmiştik sevgilimle... İlk gidişimizdi ama öyle büyülenmiştik ki, her köşesini aklıma kazıdım. Birçok yer sanki yüzyıllar öncesinde dondurulmuş, kalmış gibiydi... Biliyorum ki beş sene sonra yine gitsem o kuklacıyı, bira içtiğimiz o küçük restoranı yerli yerinde bulacağım.


Oysa Moda’da, birkaç sokak ilerideki yorgancı, kaşla göz arasında kafeye dönüvermişti. Sadece birkaç hafta önünden geçmemiştim, ve yorgancının büyük bir titizlikle, ayakkabılarını çıkararak bastığı yerler ‘retro’ bir kafeye dönüşüvermişti. Sanki hiç olmamış gibi...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.