Kızarsa anam kızar
Bu ‘hadi’leme en çok sofra zamanlarında baş gösterdiğinden ve günde en az iki bazen üç kere ailecek sofraya oturduğumuzdan bunların en az bir bazen ikisinde bir yere (okula) ya da bir şeye (yatmaya) çalıştığımızdan sofra zamanlarımız çok stresli geçiyor bizim. Öyle filmlerde gördüğümüz ya da uzmanların dediği gibi ailecek sohbet ettiğimiz ‘Peki ya senin günü nasıl geçti Edward?’ sahneleri bizim evde pek gerçekleşmiyor.
Çoğu zaman ‘Hadi bak okula geç geliyorsun’, ‘Evet ama şimdi yemek yiyoruz’, ‘Artık konuşmayı bırakalım’la başlayan uyarılar yemeğin sonuna doğru şekil değiştiriyor ‘Biraz daha konuşursan öğretmen derse girmiş olacak ve sen hala burada olacaksın’, ‘Sofraya uygun davranmazsan tabağını önünden alacağım’, ‘Kavga etmeyi bırakmazsanız ikinizi de odanıza göndereceğim’ şeklinde tehditler savuran ebeveynler var evimizde... Kim? Ben mi? Yok canım, kuzenim...
Bunları rutinimiz olduğundan, geçtiğimiz haftalarda çocukları tam da yemek saatinde en yakın arkadaşıma bırakıp çıkmam gerektiğinde tedirgindim ben. ‘Aha da şimdi kızın canına okuyacaklar’ diye geçirdim içimden... Biri yemeğini 35 saatte yemeyecek, diğeri ona sataşacak, o ona karşılık verecek, bizim kız ne yapacağını şaşıracak... Hele yatma saati gelince yirmi kere çağıracaklar; çişim geldi, kakam bitti, su getir, kitap götür falan diyecekler... Ama başka şansım yoktu, katılmam gereken bir program vardı, babalarının da işi vardı, anneanne müsait değildi, babaanne hastaydı, kısacası dokuz ayın Çarşambası bir araya gelmişti ve gitmem gerekiyordu.
Çocukları bin bir türlü tehdit, pardon, telkinle çıktım evden. ‘Bakın lütfen arkadaşımı üzmeyin. Bak sakın yemekte kavga etmeyin. Yatma saati gelince direnmeyin, valla çok üzülürüm/kızarım/bir daha böyle bir şey yapmam eğer saçmaladığınızı duyarsam...’ ‘Sen üzülme, ben hallederim’ dedi arkadaşım, haklıydı da... Boru değil, beş tane yeğeni vardı, oldukça tecrübeliydi bu konularda, ama söz konusu olan bizimkilerdi, belli mi olurdu?
Evden çıktım, işimi halledip birkaç saat sonra geri döndüm. Döndüğümde bizimkiler en derin uykularındalardı... Ev gayet düzgündü, neredeyse hiç dağılmamıştı. Mutfak savaş alanı gibi değildi, belli ki her şey yolunda gitmişti.
Sordum arkadaşıma: ‘Nasıl geçti?’
Valla çok iyi geçti, hiç sorun çıkarmadılar’
??
Evet... Yemeklerini gayet güzel yediler, sonrasında biraz oynadılar, oyuncaklarını topladılar, kitaplarını okudular ve uyudular.’
Nasıl ya? Sofrada uğraştırmadılar mı?
Yooo... Robot olduk, beş dakikada bitirdiler.
Robot?...
Robot gibi yedik. Ay bayıldılar! Sen de kesin denemelisin bak, hiç zorluk yaşamadık.
...
Yatakta da sorun çıkarmadılar.
Yirmi kere çağırmadılar mı?
Yoo?
Oyuncaklarını da toplattım yatmadan... İtirazsız topladılar.
...!?!?!
N’ayırdı, n’olamazdı! Gerçek olamazdı, olsa olsa bir düştü! Ses yükseltilmeden, hadi denilmeden, ‘robot olarak’ halledilmişti her şey. Kimse bağırmamış, kimse ağlamamış, kimse çileden çıkmamıştı. Evin bütün köşeleri işgal edilmiş ancak sonrasında tüm oyuncaklar toplanmıştı. Sanki başka bir ev mevzu bahisti burada...
Demek ki kızarsa sadece anam kızardı.
Hay sizi robotlar kovalasındı!
YORUMLAR