Kendine değer verme ve narsistlik
Narsistlikle karıştırılan kendine değer verme, özgüven, özsaygı gibi birkaç kavram var. Özgüveni olan, kendisine değer veren, kendisine saygı duyan bir insan narsist midir? Aralarındaki farklar nelerdir? Bunları biraz inceleyelim.
Narsizm, kendine hayranlık duyma, başkalarına saygı duymama, bencil ve kibirli olma davranışlarıyla tarif edilebilir. Bu durumun aşırıya kaçması, yani kişinin ilişkilerine zarar verecek boyuta ulaşması ve kendisiyle ilgili algısında bozulmalar meydana gelmesi, “narsistik kişilik bozukluğu” dediğimiz ruhsal rahatsızlığı ortaya çıkarır. Böyle insanlar kendilerinin özel ve üstün olduklarına inanırlar ve diğerlerinin de bu durumu onaylamasına ihtiyaç duyarlar. Bir insanın narsistik kişilik bozukluğu tanısı alabilmesi için aşağıdaki özelliklerin en az 5 tanesini karşılıyor olması gerekmektedir:
- Kendini büyük görme (Başarılarını abartma, gerçekte olanla orantısız bir biçimde kendisini üstün görme)
- Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik veya mükemmel aşk ile ilgili fantezilerle meşgul olma
- Kendisinin özel olduğuna ve sadece özel insanlar tarafından anlaşılabileceğine inanma
- İnsanların kendisine hayranlık duymasına olan ihtiyaç
- Özel muamele görmeyi hak ettiği duygusu
- Başkalarını sömürme, kendi çıkarları için kullanma
- Empati eksikliği (başkalarının hisleri ve ihtiyaçlarını anlamama)
- Başkalarını kıskanma ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanma
- Kibirli ve kendini beğenmiş tavırlar sergileme
Ancak bu maddelere bakıp çevrenizdekilere teşhis koymaya çalışmayın. Kişilik bozukluğu teşhisi konabilmesi için bir psikiyatrist tarafından detaylı bir değerlendirmenin ve testlerin yapılması gerekir.
Bu davranış örüntülerine sahip olan, yani narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler, ilk başlarda çok ilgi çekici birer arkadaş ya da partner olarak görünürler ancak zamanla çevresindekiler tarafından çekilmez bir hale gelirler. Çevresindeki insanların hayatlarında sıkıntılara sebep oldukları gibi kendileri de beklentileri karşılanmadığında, özel muamele görmediğinde, beklediği övgüyü almadığında, büyüklenmelerine ve kibrine karşı çıkıldığında büyük bir sıkıntı yaşar, hayal kırıklığına uğrar ve öfkelenirler.
Narsistik kişilik bozukluğu olan insanlar, dışarıdan bakıldığında çok özgüvenli görünürler ancak temelde yatan şey düşük bir özdeğer algısıdır. Bu yüzden etraflarında sürekli onaylanma ve hayran olunmaya dair bir güvence ararlar. Bu güvenceyi sağlamak için egolarını okşayacak insanlarla bir arada olmaya ihtiyaç duyarlar. Kendileri için kullanışlı olan insanlarla ilişki kurarlar ve artık o kişinin kullanışlı olmadığını, işlerine yaramadığını düşündüklerinde, ya da daha iyisini bulduklarında, o kişiyi kolaylıkla bir kenara atabilirler.
Başarılarını ve yeteneklerini abartırlar. Başkalarının yaptıklarının kötü yanlarına vurgu yaparak kendilerini iyi göstermeye çalışırlar. Kendi hatalarıyla ilgili asla konuşmak istemezler. Bir hatadan sorumlu tutulduklarında ise suçu ya başkasına atarlar ya da bir başkasının iftirasına uğradıklarını öne sürerler. Yakınları tarafından profesyonel bir yardıma ihtiyacı olduğu söylendiğinde kendilerinde bir sorun olduğunu asla kabul etmezler.
Bu insanlar iyilik de yapabilir, yardım kuruluşlarına bağışlarda bulunabilir ya da gönüllülük faaliyetlerine katılabilirler ancak bu sadece “Ben çok iyi, çok yardımsever, harika bir insanım” demek için kullanışlı bir araçtır.
Özsaygı, özdeğer ve özgüven sahibi insanlara baktığımızda, narsistlerdeki gibi kendileriyle ilgili olumlu hislere ve düşüncelere sahip olduklarını görürüz ancak arada temel bir fark vardır: Özgüven sahibi insanlar zayıf yanlarının ve eksikliklerinin farkındadır. Kendilerini oldukları gibi kabul ederler ve başkalarının onayı ya da hayranlıklarına, narsistlerin ihtiyaç duyduğu şekilde ihtiyaç duymazlar. Kendileriyle gurur duyabilirler ama bu gurur içi boş bir gurur değildir, gerçekleri yansıtan bir gururdur. İnsanlarla kurdukları ilişkiler çıkar odaklı değildir, ilişkilerini sürdürmek için emek harcar, yeri geldiğinde karşılık beklemeden iyilik yaparlar. Hata yaptıklarında kabul edebilirler, kırıcı olduklarında özür dilerler. Hatalarının olması, özdeğerlerini azaltmaz, çünkü insan olduklarının, insanın kusurlu olduğunun ve hata yapabileceğinin farkındadırlar. Mükemmel olmak zorunda olmadıklarını bilirler.
Her insan zaman zaman bencil davranabilir, kendisini övebilir, onay bekleyebilir. Bunlar normaldir. Süreklilik arz etmez ve çoğu zaman insan bir yanlış yaptığında farkına varır, pişmanlık duyar, telafi etmeye çalışır. İnsan olmak böyledir. Önemli olan kendinin farkında olmak, olumlu yanlarını olduğu gibi eksikliklerini de görebilmektir.
Narsisizmi körükleyen ebeveyn olmamak için, çocuklar büyüme çağlarındayken, onlara yakınlık ve şefkat göstermek, onlarla zaman geçirip gerekli ilgiyi eksik etmemek, kişiliklerinden çok davranışlarına övgüde bulunmak, özsaygının gelişmesi için gerekli temellerin atılmasını sağlar. Bunun aksine, aşırı övgü, çocuğa belli bir kalıp içerisindeyken değerli olduğu mesajı verme (sadece başarılı olduğunda, sadece çok güzel göründüğünde, diğerlerinden önde olduğunda vb.) narsistik özellikleri pekiştiren bir yaklaşımdır. Bu yüzden ebeveynler, çocuklarına “seni olduğun halinle seviyorum” duygusunu hissettirmeli, “Sen harikasın, her şeyin en güzelini, en iyisini yaparsın” yerine, emek ve gayretine odaklanarak “Bunu başarmak için ne kadar çok çalıştın, uğraştın. Yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalıştın. Seninle gurur duyuyorum” mesajıyla yetişmelerini sağlamak, onları özsaygı ve özdeğer sahibi bireyler olmaları yolunda destekleyici, narsistik eğilimleri önleyici bir yaklaşım olacaktır.
YORUMLAR