Kendi kaplanınız olmayın!
Annelerimizden, anneannelerimizden, komşu teyzelerden doğum ile ilgili hemen hemen hep birbirine benzeyen ve hiç de özendirmeyen korkutucu hikâyeler duymuşuzdur.
Doğumlar hep uzundur ve acılıdır. Nedense doğum için hep kötü hikâyeler anlatılır, iyileri pek dillere düşmez. Bu nedenle söylenmez mi, “Allah bir avazda kurtarsın” diye…
Neden kurtarıyor, kurtulmak da ne demek?
Evet, doğum sancılıdır, dinlediğimiz hikâyeler bizi korkutmuştur. Ama şunu bilmiyor muyuz?
Doğum her zaman sancılı, acılı olmaz. Ayrıca duyduğumuz o sancılar, acılar bebeğin gelmekte olduğunun işaretidir. Onun doğmasına yardımcı olan sağlıklı duyumlardır.
Bir doğumun sonunda kadın anneliğe ulaşır ve bebeğine kavuşur. Bundan daha güzel mucizevî bir tabiat olayı var mıdır?
Kadın bedeni doğum için yaratılmış olmakla birlikte, her kadının bedeni ve doğal olarak da doğumu farklıdır. Her doğum kendine özgü ve benzersizdir.
Doğumdan korkmayın demiyorum, çünkü bedenimiz bunu ilk defa yapıyor; yaşamadığımız bir tecrübeden, duygudan korkmamız çok doğaldır.
Ama bir de şöyle düşünün: Çok çok eski zaman çağlarında ilk kadınlar nasıl doğum yapıyorlardı? Doğum zamanı geldiğinde ne yapması gerektiğini nereden biliyordu, doğurmak için ne yapıyordu, nereye gidiyordu?
Muhtemelen kimsenin olmadığı, sessiz, sakin bir yere gidiyordu ve bedeninin sesini dinliyordu. Doğumda beden farkındalığı diye bir olay vardır. O kadının bedeni ona nasıl doğum yapması gerektiğini söylüyordu. Belki pozisyon değiştiriyordu; oturup kalkıyordu ya da çömeliyordu. Korkudan uzak, sakin bir şekilde doğuruyordu. Belki karşısına aniden bir kaplan çıksa korkabilirdi.
Eğer doğumunuzda sükûnetinizi korur, korkmazsanız bu sesi siz de duyabilirsiniz.
Ona kulak verin, kendi kaplanınız olmayın. Bedeninize ve kendinize güvenin.
YORUMLAR