Yoga dersinde kalabilmek ya da kalamamak
Yoga ve meditasyon pratikleri esnek dayanıklılığı arttırıyor. Bunun anlamı şu, olaylar ve bunlarla bağlı doğan duyguları kapsama kapasiteniz artıyor. Sinir sistemimizin neyi ne kadar kaldırabildiği (mutluluk ve haz da buna dahil) bu kapasiteye bağlı. Sinir sisteminizi bir bardak gibi düşünün, bardak büyükse çok su koysanız da taşmaz. Bardak küçükse azıcık su koyduğunuzda bile hemen taşacaktır. Yaşarken olacak olayları ve doğacak duyguları yani suyun miktarını kontrol etmemiz mümkün değil. Ama kabımızı büyütebiliriz.
Ancak çok sayıda insan büyük bir hevesle yogaya ve meditasyona başlasa da başlayanların birçoğu yaşamlarını kökünden ve olumu etkileyecek bu pratiği sürdüremez. Yoga hocaları tecrübelerine dayanarak ve beden dili okuyarak, ilk kez gördükleri öğrencilerden hangilerinin bir daha derse gelmeyeceğini büyük bir doğruluk payıyla tahmin edebilir. Çünkü yoga esnek dayanıklılığı arttırmakla birlikte aynı zamanda yoga ve meditasyon yapabilmek de esnek dayanıklılık gerektirir. Sinir sisteminiz tamamen kaos içindeyse, bedeninizi ve nefesinizi hissetmenizle sonuçlanan bu uygulamalar bardağınızı hızlıca taşırabilir. Durumun bu olduğuna dair bir farkındalık olmadığından, genelde bahaneler imdada yetişir. İşleriniz yoğundur, lokasyon terstir, sınıftaki bir öğrenci ya da hoca gıcıktır, hareketler zordur.
'Beden Kayıt Tutar' kitabının yazarı Psikiyatrist ve Bilim insanı Bessel Van Der Kolk, travma üzerinde yoganın nasıl etki ettiğini anlamak için yaptıkları deneydeki ilk sonucu şaşkınlıkla anlatıyor. Van Der Kolk ve ekibi seneler boyunca sayısız yöntemi travmatik geçmişi olan gruplar üzerinde deniyorlar. İlk yoga deneyinde, çalışmaya katılanların yarısı ilk dersten sonra deneyden çekiliyor. Van Der Kolk, bu kadar yüksek bir çalışmayı bırakma oranıyla sadece yoga deneyinde karşılaştıklarını söylüyor ve bunun yoganın güçlü etkisinden kaynaklandığını düşünüyor. Yoga yapmaya devam etmesi için ikna etmek zorunda kaldığı bir hastasının kendisiyle yazışmalarını yayınlıyor ve bu yazışmalar hastanın şifalandığı bu süreçte kalmakta ne kadar zorlandığını gösteriyor. Bir süre sonra, hasta yoga pratiğinin içinde rahatlamaya hatta zevk almaya başlıyor ancak ondan sonra Van Der Kolk ile yüz yüze görüşmelerinde yaşadığı ağır travmadan bahsedebilir hale geliyor.
İnsanlar yogayı genelde ya işe yaramaya başladığında ya da en çok işe yarayacağı ‘kötü’ bir döneme girdiklerinde bırakır. Yukarıda bahsettiğim Van Kolk’un danışanı düzeyinde olmasa da travmatik geçmiş herkesin sorunudur. Ve çoğu zaman hiçbir şey hissetmemeyi seçerek bu sorunun üstesinden gelmeye çalışırız. Ama ne yazık ki kötü duyguları hissetmeyeceğiz derken, mutluluk, sevinç gibi duygular da elden gider. Az hissederek yaşam devam eder. Daha az acılı ama tatsız tuzsuz. Yoga hissetme yeteneğimizi geri çağırır.
Eğer süreçte kalmak sizin için zor oluyorsa, muhakkak bunu hocanızla paylaşın ve tamamen çıkmaktansa içinde kalabileceğiniz bir orta yol arayın.
YORUMLAR