Nilgün'ler ve diğerleri...
Sevgilimle ilk tartışmamızdı...
Daha önce hiçkimseyle bu konuda tartışmamıştım, "Ne acayip, neye kızdı ki şimdi?" demiştim. Haklıydım çünkü ama o haklıymış gibi sinirliydi..
Çok garipsemiş ve şu yaşımdan sonra Nilgün olmuştum.
İlkokul'da, en yakın arkadaşlarımdan biri Nilgün'dü. Yakın arkadaş olma sebebimiz süper anlaşmamız değildi, o beni çok severdi, ben de ona özenirdim. Saçları dümdüzdü, simsiyahtı. Çok esmerdi ve çok güzel bir esmerdi. Annesi beni tanırdı, benimki de onu. Çünkü okul yolumuz aynıydı. Sadece beraber gidip geldiğimiz için yakın arkadaş olmuştuk yani, annelerimizin alâkası bile o yüzdendi. Nilgün, sadece siyah tel toka takardı saçları önüne gelmesin diye. Küt saçlıydı. Ben at kuyruğu yapardım sıkı sıkı. Onun saçını annesi tarardı, benimkini kendim. Annem beni öyle alıştırmıştı. Bir gün, nedenini hatırlamıyorum, ben bunun tel tokalarından 2-3 tane ödünç almak zorunda kaldım. Ertesi gün de "O benim saçıma değdi, tekrar nasıl takacak?" diye düşünüp vermedim. Yani bizim ailede tel tokanın falan lafı olmazdı çünkü, ona mı kalmıştık?
Neyse, ertesi gün tel tokalarını iade etmeyince ben, sonraki gün Nilgün'ün annesi geldi, "Nilgün'ün tel tokaları sendeymiş canım, lütfen onları geri getirir misin? Biz de zor durumda kaldık" dedi. Ben bir ağlamaklı oldum o an. Biraz da şaşırdım. Tel toka pahalı bir şey miydi? Hem bunu bana Nilgün söyleyemez miydi? Neden annesi söyledi?
Ertesi gün evde bulduğum ne kadar tel toka varsa getirip Nilgün'ün önüne bıraktım ve bir daha onunla konuşmadım. Küçüktük evet ama yine de ayıp etmişti. O işi hallettikten sonra olan biteni anneme anlattım. Kadını çok ayıpladı. Ben annem olsam acaba ne yapardım?
O olaydan sonra Nilgün ile konuşmadım ama insanları 2'ye ayırdım: Hiçbir sorununu kendisi halletmek zorunda olmayan Nilgün'ler ve kendisinden başka çaresi olmayan diğerleri...
Ailem, küçükken bana yapılan hiçbir haksızlıkta, karşı tarafla muhatap olmayı uygun bulmadı. Kendisine yakıştırmadı. "Komşudur, ayıp olur", "Delidir, hiç bulaşmayalım", "Aaa ne ayıp, boşver büyüklük sende kalsın..."
Hem çok bozuldum, hem çok güçlendim. Hiçkimseden benim yerime konuşmasını, beni savunmasını bekleyemedim. Sonra biraz hırçın oldum, bazen biraz çirkef...
Sonra bir gün, bir restoranda yemek yerken, beni dinlemediği için garsona carlarken tartıştık. Ben, garson beni ciddiye almadığı için haklıydım, Sevgilim, "Ben muhatap olmayayım, sen ol" demediğim için. Büyük fırça yedim ama "Nilgün olmak güzelmiş" de dedim.
Nilgün'lere ve diğerlerine sevgilerimle...
YORUMLAR