Erkek olma halleri

Küçüktüm, ufacıktım. Çevremde bazen babam, çoğu zaman abim, neredeyse her zaman annem olurdu. Oyun oynamak dışında bi meselem yoktu. En çok abimle oynardık.




Biraz büyüdüm. Oyunlar devam etti. Abimle daha az oynar olduk. Arkadaşlar girdi ikimizin de hayatına. Kızlarla seksek oynardık. Bazen yakalamaç. Tek tük saklambaç da hatırlıyorum. Daha çok erkek erkeğe oynardık.




Biraz daha büyüdüm. Kızlar ayrı erkekler ayrı takılmaya başladık. Birbirimizi anlamaz ve uzaktan uzaktan gıcık olurduk. Saçlarını çekmek isterdim. Bi de eteklerini kaldırmak. Abim daha da kendi dünyasına çekilmişti. Babam yine bazen vardı, annem yine hemen hemen her zaman.




Daha da büyüdüm. Ben de, diğer erkekler de, kızlar da farklı davranmaya başladık. Sırlar, bilinmezler, gizli gizli kikirdemeler ve ağlamalar arttı. Penisimde farklı hisler gelişti. Kuru kuru sertleşmeler başladı. Haz almaya ve kadınlara başka türlü bakmaya başladım. Dindar ve katı ahlakçı bi ailenin küçük çocuğuydum. Cinsellikle ilgili her şeyin ayıp oluşunu çoğu zaman dolaylı, nadiren doğrudan ifadelerle benimsedim. Televizyonda nadiren gözüken memeler, bacaklar, popolar bi telaşla kapatılırdı. Hoşnutsuz, ayıplayan ifadeler havada uçuşurdu. O kadınlar, o kadınları televizyonda yayınlayanlar, gazetede fotoğraflarına yer verenler düşük/basit/ahlaksız/günahkar insanlardı. Boşalma olmadan sertleşme hali bi süre devam etti. Dünyadaki her şeyden çok o memeleri, bacakları, popoları hayal ediyor, görmek istiyordum. Eve giren gazetelerin pazar ekleri vardı. Onlarda 1-2 tane meme-bacak-popo içerir fotoğraf olurdu. Gazeteler ve ekleri okunur, bi süre sonra işlevsiz kalırlardı. İşte o zaman, etrafta kimse yokken o ekleri zulalardım. Yine kimse yokken gizli gizli bakar, bi şekilde mutlu olurdum. Bi gün zulamı açtığımda ekler vardı ama fotoğraflar kesilmişti. Yıkıldım. Hayalkırıklığımın hissini onca senenin ardından hala net hatırlıyorum.




Bazı arkadaşlarım mastürbasyon hikayelerini anlatmaya başladılar. Hatta mahalledekilerden biri penisini ortalık yerde çıkartıp yanımızda yaptı. Çok şaşırdığımı, utandığımı, hemen abdest almaya koşmadığı için arkadaşımın cehennemde yanacağını düşündüğümü hatırlıyorum. Sonra bi gün okuldan eve döndüm. Annem-babam-abim eve dönmeden, kendime ait 1 saatim oluyordu. O 1 saati tabii ki kadın fotoğraflarına bakar halde kendimle oynayarak geçiriyordum. O gün oynadım, oynadım, sonlara doğru hisler değişmeye başladı ve bi anda penisimden spermler fışkırdı. 35 yıllık hayatımda o kadar şaşırdığım başka bi an olmuş mudur, emin diilim. Çok büyük bi şaşkınlık, heyecan ve minik bi mutlulukla ortalığı temizledim. Dev bi korku ve kirlilik hissiyle banyoya koştum. Kadın ve erkek vücutları, cinsellik vs. konularda cahil olsam da bi şekilde boşaldıktan sonra abdest almam gerektiği, almadan attığım her adımda günah yazıldığı, abdestsiz ölürsem cehenneme gideceğim gibi bilgilere sahiptim. Arkadaşlarımla aynı kulvara girebildiğim için mutluydum. Kendi vücudumdan inanılmaz bi haz alabildiğim ve bunun devamı olduğunu bildiğim için heyecanlıydım. Abdesti alana kadarki hissim ise kirlilik, suçluluk ve büyük bi cehennem korkusuydu.




Bi süre fotoğraflara bakarak ve herkes uyuduktan sonra uyanıp, hırsız gibi gizli gizli ulaştığım salondaki televizyonda büyük bi yakalanma gerginliğiyle çeşitli programlar izleyerek geçti. Her fırsatta mastürbasyon yaptım. Ve her seferinde saniyelerle yarışarak banyoya koştum. Heyecan-haz-korku-utanç denklemiydi benim için cinsellik. Arkadaşlarım kendi hikayelerini anlatıyor, kızlar da bi garip davranıyorlardı. Bazılarının memesi çıkmıştı. Bi de “adet” diye bi kelime dönüyordu arada. En ufak bi fikrim yoktu neler yaşadıklarıyla ilgili.


Bi gün, yaş 13 falan sanırım, bilgisayarda bi fotoğraf gördüm ve dünyam değişti. Dial-up internet zamanlarıydı. Ben kullanmayı bilmiyordum, arada internet geçmişi klasöründeki şeylere bakıyordum artıkçı stayla. Bi gün -unutulmuş olsa gerek- bi porno fotoğrafla karşılaştım. Çırılçıplak bi kadın yüzünde müthiş bi haz ifadesiyle bi adamın penisine tersten oturmuş. İlk kez bi birleşme görüyordum. Çıplak kadın vücuduna bakarak haz almanın ötesinde bişe olmasıyla tanışıyordum. Ve ilk kez vajinanın yerini doğru anlıyordum. Benim için vajina, çok çok nadiren bi film kesitinde gözüken, kılların altında kalan, aşağıya diil karşıya bakan bi delikti. Fotoğraf sayesinde şeklini, şemalini ve içine girmek isteyenin belli bi eğimle çalışması gerektiğini keşfetmiştim. "Evreka!" diye bağırıp koşsam yeriydi.




Kızlarla ortaokuldaki hikayem, ilkokulda olduğu gibi, hem sevip hem gıcık olma, eteklerinin altında ne olduğunu merak etme ve minimum iletişimle geçti. Konuşuyorduk ama bağ kurmuyorduk, lafta arkadaştık. Zaten dediğim gibi, hepimiz kendi dönüşümümüzdeki acaipliklerle uğraşıyorduk.




Derken lise geldi. Canım okulum üniversite gibiydi; çok kalabalıktı ve her çeşit insan vardı. Kızları çok beğeniyor, temas kurmayı da çok seviyordum. Ama bayaa çekingen, utangaç bi tiptim. Sevdim, sevildim ama yakın kız arkadaşım olmadı. Tipim güzelleşti, kızların ilgisi somutlaşmaya, "çıkma" teklifleri gelmeye başladı. Libidom aşırı boyutlara ulaşmıştı, üstüne porno CD’ler girmişti devreye, rekor denemeleri falan yapıyordum. Evde daha az dikkat çekmek ve derim soyulana kadar banyo yapmaktan kurtulmak için 2-3 mastürbasyonda 1 abdest almaya başlamıştım. Bu gerçeklere rağmen, radikal bi romantizmim, "aşık olacağım insanı bekleme" tribim vardı. Ve kimseyle sevgili olmadım. Sonlara doğru platonik bi aşk ve gerçekleşmemesinin hüsranını yaşadım.




19 yaşında ilk kez bi sevgilim oldu. Birkaç ay öpüşüp koklaştıktan sonra da ilk cinsel deneyimim. Onun için de ilkti. Çok heyecanlanmıştık. Birleşmeyi becerememiştik ama başka yollarla ilk kez bi kadın tarafından boşaltılmıştım. Şaşkınlık, mutluluk ve gururla doluydum. Bi eşikten geçmiştim adeta. İkimiz de birleşmenin hayalini kurmaya devam ediyorduk bi yandan. Kısa süre sonra o da gerçekleşti. Önce fiziksel bi duvar vardı, sonra duvar aradan çekildi, çekine çekine ve heyecanla birleştik. Canı yanmadığı, kanaması olmadığı için ikimiz de sevindik. Sonra fırsatımız, alanımız oldukça sevişmeye devam ettik. Beraber büyüme, hayatı deneyimleme hikayesiydi bizim için. Erkek vücudu bana, kadın vücudu ona düşmüştü hikayede. Sevgili olmayı deneyimliyordum ilk defa, herhangi bi kadından daha yakındı bana. Yakınlık bilgiyi de getirmeye başlamıştı. Bi kadının hazla, tüyleriyle, regl dönemiyle, ailesiyle, arkadaşlarıyla olan hikayelerini ilk kez deneyimliyordum. Cinselliği de el yordamıyla, kulaktan dolma bilgilerle ve porno referanslarıyla yaşıyorduk. Zamanı gelince de ayrı düştük.




Yaş ilerledikçe, başka başka kadınlarla yakınlaştıkça, kadınlarla olan bağım da dönüştü yavaş yavaş. Sadece sevgili diil, yakın arkadaş da olmaya başladık. Kadınlarla konuşmak, dertleşmek, eğlenmek de sevişmek kadar güzeldi. Hasrettim bi kere. Küçükken seksek oynadığımızdan beri doğru düzgün zaman geçirmemiştik. Büyürken ben spermimden onlar regl kanından utanmıştı, ben penisimi, onlar memelerini ölçmüş, hemcinslerimizle kıyaslamıştık. Bana yol gösteren yoktu, onların da çoğuna olmamıştı. Birbirimizi tanımadan sevmiş ve gıcık olmuştuk. Birbirimizden habersiz aynı şeyleri sevmiş, aynı şeylerden utanmış, aynı şeylerden korkmuştuk. Ne kadar çok ve derin zaman geçirirsek, ne kadar çıplaklaşırsak o kadar aynı ve bir olduğumuzu fark ediyorduk. Hormonlar, uzuvlar, ezberler ve en çok da toplumsal rollerimiz ortalığı karıştırıyor, farklı yollara savuruyordu. Şeffaflaştıkça, yakınlaştıkça birleşiyordu yeniden yollar.




Farklı bedenlerle, farklı ruhlarla, farklı deneyimler, hazlar, zorlanmalar yaşadım. Annemden-babamdan taşıdıklarım, toplumun üstüme bindirdikleri, kendi eklediklerim hep yansıdılar ilişkilerime ve sevişmelerime. Mastürbasyon sonrası abdestin yerini seks sonrası abdest aldı bi süre. Sonra dinden soğuma-çıkma-nefret etme süreçleri işledi. Daha korkusuz, daha özgür hissettim sevişirken. Ama doğrudan dinsel olmayan bissürü tabu da vardı. Bissürü erkek ve bissürü kadın bizimle aynı yataktaydı. Bunların bi kısmı bizzat hayatlarımıza girmiş, izler bırakmış, yaralar açmıştı. Bazısı anne-baba, bazısı eski sevgililerdi. Bi kısmı ise ayrı düşmelerin, bilmemelerin, genellemelerin, hemcins deneyimlerinin ürünüydü. Mağdur kadınlar ve mağdur erkeklerin yaşadıklarını bizzat yaşamamıştık ama ağırlıklarını taşıyorduk.




Bişe denemek isteyip söyleyemediğim çok oldu. Vücudumdan haz almaya hakkım olduğunu şöyle böyle kabul edebilmiştim, karşımdakinin bana haz vermesini istemek ayıp geliyordu. Çoğunlukla dolaylı, nadiren doğrudan bi "hayır" gelirse, katiyen konuyu açamıyordum. Kadınlar "yumuşacıklardı", "kırılırlardı", "zaten eziliyorlardı". Bunları önce annemden, sonra sevgililerimden öğrenmiştim. İstediğim şeyler sevgiyi kötüye kullanmak, karşımdakini sömürmek kodlarına bürünüyordu. Bazen benim kafamda, bazen sevdiğim kadının kafasında. Reddedilmekten, istediğim bişe için daha az sevilmekten çok korkuyordum. Söyleyemediklerim ise içeride büyüyor, farklı şekillerde patlıyordu. Libidomla öğrendiklerimin savaşı hayatıma damga vurmuş en büyük savaş olsa gerek.




Aşık oldukça, kendimle yüzleşmelerim, sorgularım arttıkça kalbim yumuşadı da yumuşadı. Kadınlara olan cinsel ilgim azalmadı ama kadınlarla kurduğum ruh bağları çok farklı bi hale geldi. Yıllarca uzağında kaldığım yumuşaklığa, derinliğe, rengarenkliğe kavuşmuş hissettim. Son yıllardaki yakın arkadaşlarımın çoğu kadınlar oldu. En çok kadınlardan öğrendim, en çok onlarla paylaştım, en çok onlara güvendim.




Erkek olmak değişik bişe. Bi kere aşağıda bi patron var, sürekli manipüle ediyor. Poposunu, memesini beğendiğim kadınlar için "ne kadar komik, ne kadar güzel yürekli bi insan" derken yakalıyorum bazen kendimi. Tohumlara sahibim ve olayım o tohumları yaymak üzerine. Taş devrinde yaşamıyorum artık; tohumlarımı yayabilmek için yaratmam, incelmem, diğer erkeklerden daha x, daha y olmam gerek. Kendimi bildiğim için diğer erkekleri de biliyorum, kendi tohumunu saçmak isteyen doğamızı biliyorum, hemcinslerime güvenmem çok zor, üstüne çoğu da hiç anlatmıyor. Hep erekte olmam gerekiyor gibi hissediyorum, başıma hemen hemen hiç gelmiyor olmasına rağmen, erekte olamayacağım anların gerginliğiyle yaşıyorum. Seks rutine binince, beklenti boyutu alınca "Demir Çubuk" gibi hissediyorum. Oysa karşımdaki büyümüş kız çocuğundan pek de farkı olmayan büyümüş bi erkek çocuğuyum.




Bunların hepsinin ötesinde ezen bişe daha var. Yaralanan birçok kadın refleks olarak "güçlü" olmaya çalışıyor. "Güçlü" olmaya çalışırken birçoğu erkeklerin yaptığının lacivertini yapıyorlar. Penislerini sallayan erkeklerin karşısına geçip klitorislerini sallıyorlar. Öyle olduğu için dünya daha ezici, daha şefkatsiz bi yere dönüşüyor benim gözümde. Dışarıda kalmış hissediyorum.




Hissetmemek için bunları, en kırılgan konudaki gerçeklerimi yazıyorum. 10 yazılık, 100 yazılık konuyu 1 yazıda yazınca biraz dağınık oldu ama bence ulaşacağı yere ulaşacaktır. Benim hislerim, inancım, barışabilmemiz için daha çok kırılganlık, daha çok hikaye paylaşmamızın iyi olacağını söylüyor. Ben hocalara, hocaanımlara, afilli sözlere diil, gerçek hikayelere güveniyorum. Birinin gerçeğini bilince özenli davranmam, şefkat göstermem, affetmem, en azından anlamam mümkün oluyor çünkü.




Benim hikayem hep herkesin hikayesi oldu şimdiye kadar. Buna güvendim, güvenim hiç boşa çıkmadı. Hayalimdeki rengarenk birliğe de buradan yürümeye devam edeceğim.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir teşekkürler.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.