Dizi sektörü evlatlarını yiyor!

Özellikle son 10 yılda Türkiye’de çekilen diziler dünyayı fethetmeye başladı. Avrupa’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Güney Amerika’ya kadar onlarca ülkede farklı dillerden, farklı dinlerden, farklı kültürlerden, farklı gelir gruplarından insanlar Halit Ergenç’le sevinip Kıvanç Tatlıtuğ’la üzülüyor... Beren Saat, Tuba Büyüküstün, Bergüzar Korel için fan kulüpler kuruyorlar. Ancak gel gelelim sektör büyüdükçe küçülmeye başladı! Dizilerin prodüksiyon kaliteleri arttıkça içerikleri boşaldı... Son iki yıldır bir zamanların ‘Aliye’si, ‘Binbir Gecesi’, ‘Ezel’i, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’si, ‘Aşk-ı Memnu’su ayarında bir dizi yok ekranlarda...

Sektör içerik konusunda bir kısır döngüye girmişken şimdi de oyuncuların isyanı çıktı ortaya! Dizi sürelerinin uzunluğundan ve çalışma şartlarından şikâyet eden Kenan İmirzalıoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ ve Engin Günaydın gibi ‘reyting makinesi’ isimler artık dizi çekmeyeceklerini açıklıyor bir bir. Onlara önceki gün de genç kuşağın başarılı isimlerinden ‘İşler Güçler’ ve ‘Kardeş Payı’nın yaratıcısı Selçuk Aydemir katıldı.

Yapımcılar bir şeyler yapmalı!

Dünyada HBO, Netflix gibi kanallarla birlikte dizi sektörü sinemayı sollamaya başlamışken bizim oyuncularımızın dizilerden kaçmaya başlaması garip. Colin Farrell’dan Kevin Spacey’e, Ian Mac- Kellen’dan Kevin Bacon’a, Robin Wright’tan Rachel McAdams’a kadar Hollywood’un birçok dev ismi dizilerde boy gösterirken ülkemizde İmirzalıoğlu, Tatlıtuğ, Günaydın gibi isimlerin yanı sıra onlarla aynı fikri paylaşan birçok sanatçının televizyondan kaçmaya başlamasıyla ilgili yapımcıların ve televizyon yöneticelerinin çok geç olmadan bir şeyler yapması gerek. Son 10 yılda kendi elleriyle yarattıkları bu Frankenstein kendi evlatlarını yemeye başladı maalesef! Altın yumurtlayan dizi sektörünü göz göre göre uçuruma sürüklemek kimseye bir şey kazandırmaz. Eğer “Bırakırlarsa bıraksınlar biz üç kuruşa saçma sapan senaryolu filmlerle milyonlarca kişiyi sinemalara çekeriz” diye düşünüyorlarsa yanlış yapıyorlar... Unutmasınlar her filmin sonu mutlu bitmez!

Feridun'un ne dediğini dinleyen var mı acaba?

Biz lisedeyken edebiyat dersi sınavlarında hoca bir paragraf verir sonra da sorardı: “Yukarıdaki paragrafta anlatılmak isteneni yazın.” Yazık bütün edebiyat öğretmenlerinin emeğine! 4.5’tan 5’le liseden mezun olan bazı sivri zekâlılar Feridun Düzağaç’ın “Ben Kısaca FD” şarkısını HDP’nin seçim şarkısı olarak kullanmasına izin vermemesiyle ilgili sosyal medyada sanatçıya hakaretler ediyormuş.

“Başta Selahattin Demirtaş ve bu kararımdan kırgınlık duyabilecek tüm dostların affına sığınıyor ve affımı istiyorum...” diyen Düzağaç, şarkıyı neden vermediğini de şu sözlerle açıklıyor: “Şarkımın dinleyicilerimle kurduğum küçük ve gerçeküstü dünyamızda kalması fikrim ve inancım için anlayış istirham ediyorum.” Adam daha ne desin! İçinde bulunduğu durumu nasıl anlatsın! Şarkıyı vermedi diye kendisine hakaret edenlere ve ona hakaret edildi diye Düzağaç’a destek verir gibi görünen akbabalara bakınca insan siyasetin nasıl bir bataklık olduğunu bir kez daha anlıyor... Feridun Düzağaç’ın ne demek istediğini anlayanlar anlamayanlara anlatsın da bu pislik biraz olsun temizlensin...

150 Milyon Pound'luk prenses

Hafta sonu Birleşik Krallık’ın yeni vârisi ‘küçük prensesi’ doğurduktan 10 saat sonra şık elbisesi, yapılmış saçları, topuklu ayakkabılarıyla gazetecilere poz veren Cambridge Düşesi Kate, ülkenin ekonomisine de 150 milyon pound’luk bir katkı yapacak... Kate’in ilk çocuğu Prens George doğduktan sonra ekonomiye 247 milyon pound’luk bir hareket geldiğini belirten otoriteler, ‘küçük prenses’in ilk bir haftasında esnafın 80 milyon pound’luk bir kazanç sağlayacağıni söylüyor. Bu paranın 20-25 milyon pound’luk kısmı hediyelik eşya, kalanının da pasta ve içkiye harcanacağı öngörülüyor... Yakın gelecekte ise özellikle moda sektörü prenses sayesinde paranın ‘kralını’ kasalarına koyacak. Ne diyelim ‘Tanrı prensesi korusun!’