Yeniden de sevebiliriz

Hikâye anlatmak benim için bir iyileşme daveti. Candan dinleyen, güvendiğim bir kulak; göz bebeklerinin içine bakabildiğim bir çift göze ihtiyaç duyuyorum yaşamda. İçimdeki okyanus, içinde türlü canlıların yaşadığı bir yuva da olabilir; beni içine çekip nefesimi kesen bir bataklık ta olabilir. Eğer dudaklarım konuşmaya, bedenim anlatmaya başlarsa okyanusun dalgalarında sörf yapabiliyorum yahut içindeki canlıların ahenkle yaşayışına izleyici olabiliyorum. Eğer gözlerim gözlere bakmaz, dudaklarım kulaklara fısıldamazsa dalgalar büyüyor ve ben tsunaminin bıraktığı enkazla baş başa kalıyorum.


Bazen de kumları ağzıma burnuma dolan bir çölde buluveriyorum kendimi. Sıcaklığı ayak tabanlarımı yakıyor, kulaklarımı kanatıyor. O zaman ne sevgi büyüyor içimde, ne muhabbet, ne de dostluk... Sevginin, dostluğun benden bin fersah uzak olduğu günlerde kalp atışımı duymaz oluyorum ve yüzümden tüm vücuduma yayılan mutsuzluğun kör karanlığında kalakalıyorum. O vakitlerde kalbim bir taş parçasına dönüyor, ağırlığı ruhumu ağrıtıyor.


İçe bakan gözlerim tüm bunları görüyor, tanımlıyor. Uzunca zamandır okyanusta nefessiz, çölde susuz, ormanın karanlığında dostsuz hissettim kendimi. Artık dönüşüyorum. Sevmeyi yeniden öğrenmeye hazırım artık. Sevmeye; serin sulardan içer gibi, ılık akşamlarda koşar gibi sevmeye hazırım. Sevgiden ibaret olmaya hazırım. Bahsettiğim; hücrelerimden yayılan, iyileştiren , dönüştüren, kendini başkalarına da hatırlatan bir sevgi. Yaşamdaki hedefim bu. Dünyaya geliş amacım bu. Hani hastalanırız, doktorumuzun verdiği ilaçları kullanırız, iyi oluruz ya; işte Azize'm, hikâyeler noksan yanlarımın ilaçları. Anlatırken hatırlatan, iyileştiren yol arkadaşları. Önce kendinden, evinden, mahallesinden başlar insan. Kendimi özgüvensiz, cesareti kırılmış, değersiz, yetersiz, sevgisiz hissettiğim bir gün oğlumu emzirirken gözlerimin önüne mahallemde hikâyeler anlattığım bir sahne geldi. Anlatıcının, dinleyicinin ve senelerce, kuşaklarca farklı cümlelerle anlatılmış bir hikâyenin kavuştuğu kutsal üçlemeden doğan şifayı hatırladım. Tıpkı ağır bir grip geçirirken komşunun sana getirdiği sıcacık bir tavuk suyuna çorba gibi. Ellerimden biri sırtımdan tutup harekete geçirdi beni. Yasemin'e seslendim. "Birlikte anlatalım mı? Sen müziğinle, ben kelimelerimle?" Yasemin sevgiyi hücrelerinde bilir. Yaşam ona sevgiyi öğretti ve Yasemin yaşamla dans etmeyi öğrendi. "Seve seve!" dedi Yasemin. Hemen arkasından; mahalleme ilk geldiğim günden bu yana çayını içmeye, güler yüzünü görmeye devam ettiğim Deniz Abla'ya seslendik Yasemin'le birlikte. "Elbette!" dedi Deniz Abla. "Siz hikâyenizi getirin, sıcak poğaçalarım o saatte fırından taze taze..."


Sonra da duyurdum işte: "Arkadaşlar ben mahallemi pek severim. Hele ki anne olduktan sonra iyice buralı oldum. Bir de şeyi hatırladım: Hikâyelerin, müziğin ve sıcak poğaçanın canlılık verdiğini. Not: Deniz Abla'nın sıcak poğaçaları rezervasyon gerektiriyor." diyerek duyurdum insanlara. Hemen Gülbahar'ı aradım. "Gülüm bize mimozalı, trenli, denizli bir mahalle afişi hazırlar mısın?" Gülkız hemen hazırladı.


İyileşmeye niyetim var ya, işte eyleme geçmemi sağlayan güç o niyet. Çünkü sevgilimin sevgisini kucaklayabilmek, dostumun emeğini fark edebilmek, ailemin çabasını hissedebilmek istiyorum. Etrafımın ne kadar bereketli duygularla çevrili olduğunu kavrayabilmem için içimdeki berekete ve canlılığa izin vermem gerekir. Afişimizi yakında evlenecek olan dostlarımızı tebriğe giderken arabamızda çalan şarkıyla birlikte paylaştım: "Cebimde ucu ucuna yetecek bir para ve içimde umutlar. Çok yorulmuş bir hâldeydim, kendimi buldum aşkında. Yeniden de sevebiliriz." diyordu şarkıda. Bir düşü gerçekleştirmek için adım attığımda yaşamın sunduğu ikrâmları eylemime katmayı çok seviyorum. O zaman bütünü oluşturan bir parça, okyanusa ait bir damla olduğumu hissediyorum. Korkularım azalıyor, yaşama dair güvenim artıyor böylesi kavuşmalarda. O esnada şarkının hissettirdiği huzur bana şöyle bir yazı yazdırdı:


"Oğlum trenlere bayılır. Akşam sabah tren izlemeye gideriz birlikte. Uykusunda başını çevirirken dahi 'Te' sayıklar. Ertuğrul bir gün dedi ki; 'Herhangi bir şeye böyle tutku duydun mu?' 'Böylesini hatırlamıyorum.' dedim. Lakin hatırladığım bir tutkum var: Canlılık hissettiren anları çoğaltma isteğim. Mahallem güzeldir. Çay sıcak, mimozalar sarı, seyyar satıcılar güleçtir. Yasemin'in sesi billur, benim hikâyelerim yaşam doludur. Cumartesi öğlesinde kucaklaşmaya bekleriz."


Anlatı günü içimdeki toprağın üzerinde henüz çatlayan minik kelime tohumları fark ettim. Sade, basit, doğa, dostluk, neşe, şifa, huzur, yuva, kucaklaşmak... O gün havanın acı soğuğu yüzüme çarpıyordu, çok şükür yaşıyorum diyerek karşıladım soğuk havayı. Anlatı saatine beş dakika kala Kerim Abi meyve tezgahını, Kemal Abi de kitap tezgahını kestaneci abiye bırakıp birlikte hikâyemizi dinlemeye geldiler. Cafede oturmaya gelen bir çift, uygun gördüğü sandalyeye oturup neyin içinde olduklarını anlamadan hikâyenin iklimine dahil oluverdiler. Mahalleden ve İstanbul'un farklı ilçelerinden gelen dinleyicilerimiz oldu. Sevgiye dair bir hikâyeyi anlatan ve dinleyen insanlar olarak sevgiye dair bir hikâyeye dönüştük. "Anlatınız nasıl geçti?" diye soran arkadaşlarımıza sevgiyle anlattığımız bir hikâyeye...


Eve dönerken ısınmış, canlılığına yeniden kavuşmuş bir hâldeydim. Ne diyordu şarkı: "Yeniden de sevebiliriz." Kendimizi, birbirimizi, yaşamı, yaşamayı... Kelimelerimin sevgiyi çoğaltmasını diliyorum kendim için. Hikâye anlatmak benim için bir iyileşme daveti. Anlattığımız, birbirimizi canı gönülden dinlediğimiz kavuşmaları çoğaltalım ve birlikte iyileşelim.


Sevgilerimle...




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ????????????
    CEVAPLA
  • Misafir Canım Necibem ne güzel yeşermiştir o mahalle sen anlatırken ????
    CEVAPLA
  • Misafir Hep anlat hep yaz hep sevginle yeşert sen ????
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.