Yasemin Mevsimi 

Dedi üçtür ruhumun hükmü hikmeti:

Birincisi: Safi zehir

İkincisi: Sırrı lokman

Üçüncüsü: Dermanı külli dertlerin

Sen öğrenmelisin. *


Öğrendiğim şeyler oldu. Misâl; topraklarımıza yağan yağmur ayırt etmez fakiri zenginden, âmâyı gözlüklüden, ormanı çölden... Misâl yağmur hem yağar hem konuşur insanın dinleyeniyle: "Senin görmeyen gözlerini göğün suları yıkadı, toprak ana yastık oldu başına, yine yalnız koymadılar seni, sen yine sev kırlara niyetlenen ayaklarını. Affet ayaklarını, ayakların masum. Gözlerin görmeyişinin bedelini ödeyeli aylar oldu; gördün, uyandın, affet gözlerini, gözlerin masum. Senin kalbin ayrışamadığın hayatların yaralarından bir demet. Kalbini yaşamadığın hayatın yarasından ayrıştır, sen yine kırlara düşüreceksin yolunu, bu defa kendi yolunu kendi ayaklarınla yürüyecek, affedeceksin dikenli gül bahçelerinden kaçınmadığından kanayan ayaklarını.


Hadi yürü! Hadi bir yazı yaz yarayı anlatan. Sen öyle hisset ki yazarken yaralar kanamaktan uslansın. Merdivenlerden in, trenlere bin, yağmurlarda ıslan. Başka yaşamaklar doldur kalbine, doldur ki o yaşadıkların suçlanmaktan uslansın. Kalabalıklara karış, kalabalıklar konuşurken sen sus. Öyle derin sus ki hayat ana kadim hikâyelerini anlatmak için kalbindeki yara kapılarından girsin içeri. Doldursun tüm çukurları nefesiyle, sesiyle. Trenden in, kalabalıklardan yer aç kendine, durma! Yürümeye devam et, yürümeye devam et! Dinlediğin ezgiler ardında kalsın ve yürü sen, affetmeye doğru! Az ileride yağmuru dinmiş gök, yüzünü gösterecek sana; sen kaldır kafanı. Göğe uzanan ağaçların yapraklarından özgürce salınmayı hatırla.Bir an omuzlarından savuran rüzgara teslim ol, işte hayat 'bu teslimiyet' demek. Savrul ve yürü, savrula savrula yürü."


Sonra yağmur dinlendi, insan anlattı: "Sevdim insanı, neyi sevdiğimi bilmeden sevdim. 'İnsan için, insandan, insana. Kanar, sızlar, saklanır. Oradadır, hep orada. Dinle onu, anlatsın sana.' Böyle konuştu benimle yara. Dinliyorum, dinliyorum, dinliyorum. Hiçbir insanın hiçbir insana yaptığını affedemiyorum. Konuşan dili, güvenen kalbi ve yürüyen ayakları affedemiyorum. Bir haykırış, bir isyan çıkıyor sesimden: İçindeki çocuğu orman canavarlarından kurtar baba ve bana öğret bir canavarı gördüğüm yerde tanımayı. Beni korumanı beklemiyorum baba, öğren sen de, canavarlar güllerden anlamaz. Her avucun uzattığı gülü kabul etmeme özgürlüğümü fısılda kulağıma. Ben hekim değilim. Herkes şifasını isterse kendisi bulur. Artık kendimi hekim görmeyi usladım. İçimdeki canavarları alt etmeyi bileceğim. Tok sesim, nefesim, hikâyelerim öğretecek canavarlar ile güreşmeyi. Herkes yarasına sahip çıksın ve kimse özenmesin bir başkasının yarasına.


Zehri bildim.

Lokmanı gördüm.

Dermanı duydum.

Ellerimde büyüdüm. Ellerim affedilesi...


Yağmurla insan dertleşirken yara'dan yaradan'a bir yol açılıyordu. Yolun girişinde yeni doğmuş yaseminler...

Yağmur seslendi: "Bengi zaman."

İnsan seslendi: "Yasemin mevsimi."


* Metin Kemal Kahraman - Şiiara Saé Moru

Metin Kemal Kahraman - Kırlardan Geliyorlar





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.