Yönetmen sizsiniz…
İnanılır gibi değil ama senenin yarısı bitti neredeyse. Harala gürele geçiyor günler ve hep bir şeyleri yetiştirmeye çalışırken tükenip gidiyor haftalar.
Rutinlerimiz, alışkanlıklarımız, zorunluluklarımız derken çoğumuz müthiş bir monotonluk içinde yaşamayı ‘normal’, monotonluğun dışına çıkmayı ise ‘çılgınlık’ olarak görmeye başlıyoruz. Ruhlarımız daralıyor, bakışlarımız donuklaşıyor ve ‘yuvarlanıp giderken’ bir ömrü bu şekilde tüketiyoruz.
Monotonluk uzun vadede bizi yıpratan, içimizdeki neşeyi yavaş yavaş yok eden, ruhumuzu yaşlandıran bir kısır döngü. Heyecana, sürprize, spontaneliğe izin vermeyişiyle içimizdeki çocuktan bizi sinsice uzaklaştıran tekdüzelik, nihayetinde bir seçim aslında.
Öyleyse ne yapmamalı? Teslim olmamalı, kanıksamamalı ve hayata biraz yaratıcı yaklaşmamalı. Günün akışında yaptığımız ufak değişiklikler ve ‘sıra dışı’ seçimlerle ezberimizi bozmamız gerek ki kendimizi yeniliklere açabilelim.
Olmazsa olmaz dediğimiz şeyleri bir kez daha sorgulayalım. Asla yapmam, denemem diye düşündüğümüz şeylere belki de bir şans vermeli. Dünyanın en sıkıcı işini biraz olsun cazip bir şekle dönüştürmek mümkün olabilecekse, biraz kafa yorup düşünelim. Biraz daha keşfedici, meraklı, hevesli ve esnek olursak ayağımızı süre süre yaptığımız işleri bile keyifli, ilginç bir hale sokmamız ve hayatımıza renk katmamız mümkün.
Arada sırada da olsa, büyük değişiklikler yapıp hayatına yeni boyutlar katabilenlere ne mutlu. Fakat ne yazık ki büyük çoğunluğu, şartları, bütçeleri, çevreleri izin vermediği için istese de kısır döngüden çıkamayan ve tekdüzeliği kıramayanlar oluşturuyor.
Ne yapsak ne etsek de hayatımıza yenilik katsak diye düşünmek gerek biraz.
Kırk yıldır yaşadığımız şehri bu hafta sonu bir turist gibi keşfetmeyi deneyebiliriz mesela. Havaların güzelliğinin verdiği şevkle çevrede yeni parklar, korular, piknik alanları bulmak için biraz araştırma yapabiliriz. En azından, her gün dinlediğimiz radyo istasyonunu değiştirebilir, kitapçıda saatler geçirip yeni kitaplar ve yeni CD’ler keşfedebiliriz. Şu ana kadar denemediğimiz müziklere, yemeklere şans verip yeni bir gözle değerlendirebiliriz.
Yeni renkler, kombinasyonlar, aksesuarlarla giyim tarzımızda yenilikler yaratabiliriz. Ya da evimizde ufak değişiklikler yapıp her gün içinde yaşadığımız mekana güzellikler katabiliriz. Mobilyaların düzeninde oynamalar yapabilir, duvarlarımızın rengini değiştirebilir, balkonumuzu cennetten bir köşeye dönüştürebiliriz.
Günlerimizin neşeli ve aydınlık olması için biraz yaratıcı, biraz cesur, biraz çocuk olmamız gerekiyor. Hayatımızı biz yazıyor, yönetiyor ve oynuyoruz ve her yeni gün yeni bir hikâye. Hikâyeniz mutluğu anlatsın.
YORUMLAR