İçimizdeki volkan…

Son günlerde pek sık doluyor gözlerim. Tüylerim diken diken oluyor, boğazım düğümleniyor, kalbim göğsüme sığmıyor. İnsanın milletiyle gurur duymasının nasıl bir şey olduğunu tarih kitaplarında okuduklarımdan yola çıkarak değil de, bu kez yüreğimin ta içinde hissederek birebir yaşıyorum.


Öyle ihtiyacım varmış ki bunu hissetmeye… Adeta kendime geldim, duruşum dikleşti, yürüyüşüm, oturuşum kalkışım bile değişti sanki. Oysa çok yakın zamana kadar toplumsal meseleler hakkında son derece bıkkın ve umutsuz hissediyordum kendimi. En acısı da bir şeylerin değişebileceğine dair hiçbir inanç kalmamıştı içimde. Umutsuzlukmuş meğer insanın kanadını kıran.


En karanlık zamanlarda güneş gibi doğup yükselişimizle adımızı tarihe yazmış bir millet iken, nasıl oluyor da bu kadar değiştik diye kara kara düşünüyordum.


Ne denli geniş, umursamaz, tepkisiz yaşıyoruz yıllardır diye kahroluyordum.


Barışçıl, saygılı, kararlı, azimli bir grup insan yolu açtı, örnek oldu ve beni mahcup etti.


Meğer bir volkan gibiymiş milletimim karakteri de ben bilememişim. Neden mi? Yanardağ püskürmesi denilen şey magmanın yükselerek yeryüzüne çıkmasıyla olur bilirsiniz ve öyle hemen bir anda olmaz o yükselme. İki püskürme arasında geçen zaman bazen günler, aylar, yıllar, bazen de asırlar olur.


Ve ne tuhaftır ki, püskürmeden önce gözle görünen hiçbir şey olmaz ortada. İçi fıkır fıkır kaynayan koca dağlar uslu uslu, dimdik, sakin sakin oturur oturduğu yerde. Ama tarihte patlamalar yaşayıp da, bir dağ, sıradan bir dağ değil de bir volkan olduğunu bir kez olsun gösterdiyse ve dünya da buna şahit olduysa, o dağ o günden sonra hafife alınamaz artık. Şakası olmaz çünkü.


Uslu uslu demişken aklıma geldi… Ben ülkemde hiç bu kadar pırıl pırıl, derli toplu, medeni ve sadece sayısıyla değil, duruşuyla da güçlü bir protestocu grup görmemiştim daha önce. Yapılan bir yanlışa dur demek için bir araya gelmiş bir gruba çok büyük yanlışlar yapılınca, demokrasiyi ve insan onurunu çiğnetmemek adına meydanlara koşan bir sürü ‘doğru’ insan. Gurur duymamak imkânsız. Bunca yıl sonra içim umutla doldu.


Bu direniş ne kadar farklı gösterilmeye çalışılırsa çalışılsın, biz biliyoruz neyin ne olduğunu… Biz hatırladık ya birlikten güç doğduğunu… Kendimize geldik ya… İhtiyaç duyduğumuz gücün damarlarımızdaki asil kanda mevcut olduğunu ta yüreğimizde hissedip, hissettirdik ya…Gerisi boş! İçimizde bir şeyler köklü bir şekilde değişti artık. Kelimenin tam anlamıyla ‘uyandık’.


Dilerim ki, gücünü yanlış şekilde kullananlar da çok geç olmadan uyanır ve doğru olanı yaparlar. Hata yapmak insana özgü. Hatayı kabul etmek ve ders almak en büyük erdem. Bütün dünya izliyor ve merakla bekliyor neler olacağını. “Demokratik” olarak bilinen Türkiye’de demokrasi işleyecek mi? ‘Halkın sesi’ duyulacak mı?


Duyulmuştur elbet, yer gök inledi! Duyulmayacak gibi değil. "Tencere tava, hep aynı hava" değil!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.