Dura dura…

Türk Dil Kurumu’nun isimler sözlüğünde ‘Erdem’in anlamı: “Ahlakın övdüğü iyilikçilik, acıma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı, fazilet” olarak geçiyor. Ancak bu kadar güzel uyar ismi bir insana...


Aslında soyadı da öyle, çünkü ‘gündüz’ karanlığı içinde barındırmaz. Güneş doğmuştur bir kere ve ortalık aydınlanmıştır.


Erdem Gündüz, barışçıl ve yiğit duruşuyla, insanı insan yapan değerlere sahip çıkmak için çıtı çıkmadan saatlerce durdu Taksim Meydanı’nda. Bir meydandan tüm dünyaya yayılan son derece etkileyici bir eylemin öncüsü oldu. O meydanın dili olsa da konuşsa, neler anlatırdı acaba? Bunu da görmek varmış kaderinde.


Bu bir zıplama eylemi değil. Direniş yürüyüşleri esnasında ‘Zıpla! Zıpla! ...’ sloganlarıyla çok sayıda vatandaş bunu günlerce tecrübe etti zaten. Oturma eylemi de değil, o çok defa denendi zaten.. Erdem Gündüz sadece sessizce durmayı seçti. ‘Hadi gelin üstüme, şimdi ne yapacaksınız? Bu da mı suç?’ diyen akılcı bir kafa tutuşla yaptı bunu.


Ayakta durmak ve konuşmamak gibi basit bir hareketle ortalık bir anda karışıverdi. Bu protesto, Twitter'ın dünya gündemi sıralamasında "duran adam" ismiyle en üst sırada yer aldı. Yakın bir arkadaşım ‘sessizliğin çığlığı’ olarak tanımladı eylemi. Kendi kendime düşünüp gülümsedim, günlerce ‘durmak bilmeden’ sürdürülen bir direnişin durarak sürdürülüşü bu aslında


Dünya medyasında tarihteki en ‘ultra-pasif direniş’ olduğu konuşuldu. Eylemin bu pasif ve kimseyi tehdit etmeyen yapısına rağmen, duranların sayısı bir anda artınca gidişat ülkemizde hoş karşılanmadı. Polisler amirlerinin ‘sabit duranları alın’ emrini dinlediler ve özünde çapulcu olduğuna kanaat getirilen bu şahısları sokakta kıpırdamadan durdukları için gözaltına aldılar. CNN’de bu haberin yorumu yapılırken eylemin kanıtladığı önemli bir noktaya dikkat çekilerek Türkiye’de sessizce ayakta durmanın bile suç olduğunun böylelikle görüldüğü vurgulandı.


‘Söz gümüşse sükût altındır’ı en iyi şekilde anlatan kararlı bir sessizlik içinde durdu duranlar. Çünkü söylenen söylendi zaten, duyan duydu. Bu kadar insanın neyin peşinde olduğunu anladığı halde anlamamazlıktan gelenler de, konuyu yakından takip eden dünya basını da konu hakkında yorumlarını yaptı. Artık konuşma zamanı değil. Karşıt görüşlerini barışçıl bir yolla ifade edemeyen ve can yakmak için sokaklara dökülen provokatörlerle çatışmanın zamanı hiç değil.


Harry Truman’ın güzel bir sözü var, ‘Onları ikna edemezseniz kafalarını karıştırın! Sessiz sakin duruşu yadırgayıp kafası karışan ve altüst olanlar çok oldu. Erdem’le aynı değerlere sahip olan ve bu hareketin arkasındaki ince ve anlamlı stratejiyi anlayanlar bu fikre hayran kalırken, karşıt görüşte olanlar ‘iyi de bunu nasıl kılıfına uydurup suç olarak gösterebiliriz şimdi?’ sorusuna cevap bulamadıkları için çileden çıktılar.


Duranların sayısı hızla çoğaldı. Bazılarını boğazımız düğümlenerek izledik. Bir kadın, Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşamını kaybeden Ethem Sarısülük'ün vurulduğu yerde durdu sessizce. Bir adam ise Hırant Dink’in öldürüldüğü yerde. Sadece İstanbul değil, diğer illere ve hatta ülkelere de yayıldı salgın. Şimdi tüm dünya, özgürlüklerine sahip çıkmak ve seslerini duyurmak için sabırla duran binlerce insanı konuşuyor.


Bazen gümbür gümbür, bazen usulca da olsa toplumumuzda bazı şeyler köklü bir şekilde ve hızla değişiyor. Necatı Şaşmaz’ın deyişiyle ‘Dünden bugüne değil, geceden sabaha değil, acilen değil ama çabuk çabuk.




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.