Belirsizlikle dost olmak
Bazen herşeyi sıfırlayışlarımızla yenileniyoruz hayatta. Son sandığımız nefes oluyor bizi hayata döndüren nefes. Soluk soluğa kaçsak da elinden kurtulamadığımız sorunlar benliğimizi kıskıvrak köşeye sıkıştğırdığında mecbur kalıyoruz içimizdeki gücü bulup çıkartmaya ve kendimizi bir kez daha kendimize kanıtlamaya.
Güvendiğimiz dağlara karlar yağınca başlıyor esas yolculuğumuz, dur durak bilmeden, sonunu görmeden, hem de hiç halimiz kalmamışken bilinmez yarınlara yürüyüşümüz. Yanılmışlığın, yenilmişliğin, bazen kırılmışlığın verdiği buruklukla zorlukla attığımız adımların bizi umudun ışıltılı güzelliğine doğru yavaşca yönlendirişi…
Ne yazık ki, bilinmeze bakış açımız çoğunlukla korku dolu ve tedirgin. Oysa bilinmez olan aynı zamanda en büyük mucizelere de gebe olan şey. Bembeyaz ve boş bir sayfa, henüz açılmamış bir kutu, okunmayı bekleyen sürükleyici bir kitap gibi büyüleyici ve heyecan verici. Her an her şeyin değişebildiği şu hayatta, sürprizlerle dolu yarınlarımız. Sıfır noktası aslında en büyük özgürlükleri ve umutları içinde barındıran nokta ve her bitiş bir başlangıç.
Nazım Hikmet’in dediği gibi:
“En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olanıdır,
En güzel çocuk:
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız,
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür…”
YORUMLAR