Ağzından bal damlayan adam
12 Ekim’de Akademi Kitabevi’ne Aydın Boysan’ı dinlemeye gittim. İçinde kütüphanesi ve kafesi de bulunan bir kitabeviymiş bu. Yıllardır buralardan uzak olduğum için hiç bilmiyordum. Kadıköy’de böyle bir yer keşfettiğime çok mutlu oldum. Son derece sıcak bir ortamda gerçekleşti sohbet…
Şeker gibi tatlı bir adam Aydın Boysan. Kitaplarını imzalamadan önce yaptığı güzel söyleşi, yaşam sevinci, sevgi ve ilham doluydu. İnsanın gözünün içine bakarak konuşuyor, dinlerken de tüm yüreğiyle dinliyor. Yüzünden gülümsemesi ise hiç eksik olmuyor. Bilge ama ‘bilmiş’ değil; son derece mütevazı, doğal ve samimi. Etrafına ışık saçıyor her sözüyle. Anlattığı hikayelerin hepsi birbirinden güzel ve etkileyici ama beni en çok birer satıra sığdırdığı bazı sözleri etkiledi.
Vazgeçmek yok!
92 yaşına gelip de hala böylesine hayata bağlı olması nasıl oluyor diye sorulduğunda “Vazgeçmek yok!” diye cevap verdi. “Yaşlandım diye hiçbir şeyden vazgeçmeyeceksin”… Zaten 92 yaşındaki birçok akranı gibi köşesine çekilip, yaşlılıkla gelen sıkıntılara yenik düşmemişti o gün de… Misler gibi ve şık bir şekilde giyinip kitaplarını imzalamaya ve gençlerle söyleşi yapmaya gelişinden belliydi hiçbir şeyden vazgeçmediği.
Neylan Ayel, Akademi Kitabevi'ndeki imza gününde dinlediği Aydın Boysan'la birlikte.
Yıllar önce akciğer kanserine yakalanmış ve akciğerinin bir lobunu almışlar. 5 yıl sonra kanser yine tekrarlamış ama o bir kez daha yenmiş. “Hep güllük gülistanlık mı oldu hayat? Mümkün mü? Benim de başımdan ne belalar geçti… Ama hiçbir zaman vazgeçmedim!” diyor haklı bir gururla.
Bu söz adeta hayat felsefesi olmuş çünkü başka konularda da, daha doğrusu bünyesinde zorluk içeren her konuda fikri sorulduğunda aynı sözü tekrarladı. Örneğin;kendisine kadın-erkek ilişkilerini huzurlu ve mutlu bir şekilde sürdürebilmenin sırrını sorduğumda “Vazgeçmek yok, korkmak yok, kaçmak yok!”dedi. Ve ekledi: “Anlaşmaya gayret etmek lazım”.
Kafasızlık etmemek gerek
Son derece basit bir dille bir çok şeyi gereğinden fazla büyüttüğümüzü söyledi bize: “Anlaşmazlıkları büyütmek, abartmak kafasızlıktır” dedi. Gerçekten de öyle değil midir? Karşımızdakini haklı olduğumuza ikna edeceğiz diye hem etrafımıza hem kendimize zehir etmez miyiz nice günleri? Farklılıkları kabullenmek yerine her şeyi kendi doğrularımıza uydurmaya çalışırken yaparız bunu. Kısacık ömrümüzü bu şekilde harcamak kafasızlık değil de nedir?
“Çocukken bizim mahallede bir kız vardı, onun peşinden koşardım…”diye anlatırken “Kaç yaşındaydınız?” diye sordum, “15 falan..” diye yanıtladı ve “İşte o kızla hala evliyim” dedi. 64 senelik evlilermiş. Allah ayırmasın. –“Ben hala korkarım karımdan” dedi muzip bir ifadeyle ama ondan bahsederken öyle sevgi doluydu ki bakışları, bu sözünün tatlı bir otoriteden kaynaklandığını anlamak zor değildi.
O anlattı, biz dinledik. Yüreği sevgi ve saygıyla doldu her birimizin. Yanından ayrılırken kendimi tutamadım ve yanağından öpüverdim çabucak. Bir kez daha görmek kısmet olur umarım çünkü sohbetine doyamadım...
YORUMLAR