Kasırganın gözü
Fırtınanın merkezine, etraf yerle bir olurken en az hasar gören bölgeye “kasırganın gözü” denirmiş. Kasıp kavuran afetlerden en az etkilenenler her şeyin tam ortasında bulunanlar olurmuş yani ne tuhaf. “Merkezinde” kalan kazanıyor demek ki yine. İçinde yaşadığı fırtınalarda da kasırganın gözü gibi olabilmeli insan o halde, her şey karmakarışık olmuş, tüm dengeler bozulmuşken bile dingin kalabilmeli.
Dış faktörlerle şekillenmeden, rüzgarlarla savrulmadan, gözlerini kapatıp kendi kendine yaptığı telkinden güç almalı kişi. Alınan birkaç derin nefes, dilin ucuna gelen ama son anda söylenmeyen öfke dolu sözcükler kutlanmalı. Etraftaki kişiler toksik sohbetlere daldığında bir yolunu bulup mekan terk edilmeli belki de. Terk edilemeyen ortamlarda ise iç dünyaya dönüp kalabalık içinde yalnızlaşmalı…
Başka çaresi yok çünkü. Hayatın getirip götürdüklerine ve etraftakilerin gelgitli ruh hallerine endekslenen bir hayat çok yıpratıcı yoksa. Gücünü kaybeder insan ve farkına bile varmadan savrulur gider kendi dünyasında.
Oysa güç her zaman içimizde. Seçimleri , huzurdan ve sevgiden yana yapmak gerek, ruha iyi gelen ve uzun vadede kazandırandan yana. Biraz daha yumuşak, biraz daha esnek, biraz daha anlayışlı olmak mümkünken, gereksiz ağız dalaşına girmek ve egoya yenilmek ne kadar kolay yoksa... "Kibarlik, insanın düşünceleri arasından seçim yapma sanatıdır' demiş Madame de Stael. Bir tek kibarlık için mi geçerli bu söz? İyilik, dürüstük, sevecenlik, sükunet ve sakinlik de öyle.
Her şeyin ters gittiği ve hayatın sınırlarımızı zorladığı dönemlerde kendini koyvermek de kolay, batarken etraftakileri paçalarından tutup bizimle beraber aşağı çekivermek de... Oysa hasarı büyütmeden kontrolü ele alabilmek mümkün, ne yapacağını bilmediği zamanlarda hiç bir sey yapmamak gerek örneğin... Yıkıcı güçteki içsel fırtınalarda da sakin kalabilmek için olaya dışardan bakmayı öğrenmek gerek. Bir adım geri çekilip resme bakıldığında manzara bambaşka görünebiliyor birden.
Dengeyi bozan, her şeyi alt üst eden şeyin ne olduğu fark etmiyor, sonuç hep aynı. Eğer insan merkezinde kalmayı basaramayıp, etrafa ya da sartlara uyarsa kaybediyor. İşte o yüzden biraz zamana bırakmak gerek bazı şeyleri, panikle davranmamak, düşünmeden konuşmamak, 'bu da geçer' diyebilmek gerek... Kendimizi tam ortasında bulduğumuz kaosun sebebi duygusal bir patlama da olabilir, finansal bir kayıp da. Kontrol edemediğimiz dış faktörlerle bozulan denge düzelene kadar bizim nerde ve ne tavır içinde duracağımız en önemlisi. Buddha ne güzel söylemiş:
“Gürültü ve patırtının ortasında sükûnetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma.”
Sevgiyle kalın.
YORUMLAR