Hayatınızın bestesi
Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Yokladınız mı ruh halinizi uyandığınızda yoksa paldır küldür kalkarak mı başladınız güne? Dün olan biten olayları, yapılan konuşmaları kafanızda evirip çevirdiğiniz bir geceden sonra zaten yarı yorgun bir şekilde mi uyandınız? Sabahları güne başladığımız frekans, dün gece uykuya dalarken günü nasıl noktaladığımıza bağlı oluyor. Kafanızda nelerle uykuya daldınız peki? Farkında mısınız gün boyunca hangi duygularla yoğrulduğunuzun? Ne gibi düşüncelerin ve hislerin hayatınızda baskın çıktığının? Yoksa yuvarlanıp gidiyor musunuz?
Konu bu sabah, dün gece, bu hafta sonu değil aslında. Bunların hepsinin toplamının oluşturduğu “hayat.” Küçük küçük seçimlerimizle şekillendirdiğimiz, büyük bir kısmını “farkında” olmadan tükettiğimiz koca bir yaşam... İnsanın kendine yaptığı yatırım, hayatta en çok kar getiren yatırım aslında. Bu da her gün kendi enerji deposuna göz atmasıyla, neşe, huzur, heyecan, tutku, sevgi, umut gibi insanı besleyen ve frekensını yükselten duyguları canlı tutmasıyla oluyor. Bunların hepsi ya da çoğu azalmışsa da “Ben nerde yanlış yapıyorum acaba,” “Bir şeyleri değiştirmek için daha neyi bekliyorum?” gibi soruları soracak cesareti bulmasıyla…
Hepimiz birer müzik aleti gibiyiz. Hayatımız ise verdiğimiz muhteşem ya da vasat konser. Tabii ki emeğimiz, çalışmamız önemli ama bestemizin kulağa nasıl geleceği sadece bunlara bağlı değil. Birikimimiz, yeteneklerimiz, kapasitemiz ve şartlarmız el verdiğince, yüreğimizi ortaya koyup bir beste yapıyoruz. Ortaya koyduğumuz eserin büyüleci güzellikte ve mükemmel olmasını istiyoruz ve bazen de notalara o kadar önem veriyoruz ki, işin en kritik noktasını unutuyoruz. Tellerimiz kopuyor, akordumuz bozuluyor, kulağı tırmalayan sesler veriyoruz ama işten güçten dolayı akordumuzu yapmaya vaktimiz kalmıyor. Vasat bir şekilde bir şeyler tıngırdatarak konserimizi veriyoruz.
Akordumuz yerinde olsa, esere hakkını vereceğiz. İlerde pişman olup sorgulamayacağız performansımızı, “Acaba daha iyi çalabilir miydim?” diye. Enstrumanımızdan en yüksek verimi alacağız, hatta belki de biz öldükten sonra yıllarca konuşulacak, hatırlanacak bir eser bırakacağız ardımızda. Bunu başarmak için en başta bizim “iyi” olmamız gerekiyor, gerisi detay.
Peki siz ne alemdesiniz? Akordunuz ne durumda? Evinize, kıyafetinize,imajınıza, facebook duvarınıza, dış dünyanıza gösterdiğiniz önemi iç dünyanıza da gösteriyor musunuz? Kendinize iyi gelen insanları, ortamları seçmeyi, sizi aşağı çeken ne varsa ufak ufak “ayıklamayı”, yüreğinizin sesini dinlemeyi, kendi gerçeğinizi dürüstçe ifade etmeyi, ufkunuzu geniş tutmayı, yeni şeyler denemeyi, kendinizi gerekirse yeniden yaratmayı ne derece başarıyorsunuz?
En iyi enstruman bile yanlış ellerde, hor kullanılırsa ziyan oluyor. Siz kendinizi ne kadar sakınıyor, ne kadar seviyorsunuz? Konseriniz sizin için ne kadar önemli? Varınızı yoğunuzu ortaya koyup, en güzeli yaratmaya hazır mısınız?
Umarım en güzeli yaratırsınız, ortaya koyduğunuz eser içinize siner. Eğer durumunuz pek iç açıcı değilse de bu yazı sizi biraz olsun dürtüp, motive eder. Unutmayın ki, hiç bir şey için geç değil. En sevdiğim sözlerden biridir: “Bugün geriye kalan hayatınızın ilk günü.”
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR