İlişkide kontrolcülük
Seanslara gelen kadın müşterilerim arasında, içinde bulundukları ilişkiye dair problem yaşayanlarda sıklıkla rastladığım problemlerden biri aşırı kontrolcülük. Problem şu ki; senelerdir bu şekilde yaşadıkları ve hayata bu tarzda yaklaştıkları için bu durum onlara son derece doğal geliyor. 'Ne yapıyorum ki?' diyen bakışlarından anlıyorum ki, bu konuda kendilerini düzeltmek isteseler bile, neye nerden başlayacaklarını bilemiyorlar.
Bunun en çok örneğine rastladığım durumlar, henüz yeni yeni şekillenmeye başlayan ilişkilerinde patlak veriyor. Kadının kontrolcü olması, ilişkinin ilk aşamasında hem kendi huzurunu, hem de partnerinin huzurunu büyük ölçüde kaçırıyor. Kadın, ilişkilerin ‘nasıl olması gerektiği’ ile ilgili şablonlara hayatın ona sunduğu şeyi oturtmaya çalıştığında sıkıntı çekiyor. Bu esnada yaşadığı hayal kırıklığı duygusuna tahammül edemediği ve bilinçsizce yadsıdığı için, türlü şekillerde akışa müdahale etme ihtiyacı duyuyor. Bazı durumlarda, sadece yanlış bir seçim yapmış olduğunu kabul etmesi onu kurtaracakken, egosu büyük olduğu için bunu başarısızlık ya da yenilgi veya bir hata gibi görüyor ve kabullenemiyor, dolayısıyla da ‘oldurma’ haline girmeyi tercih ediyor.
Bu aşamada, kontrolcü yapıda kişilerde en büyük sıkıntı iletişim konusunda yaşanıyor. Partnerinin hangi sıklıkta kendisini aradığı, sorduğu ve mesela whatsapp’ta mesajı ‘okuduğu halde’ neden halen cevap yazmadığı konu oluyor. İki satır olsun cevap yazmakta ve gönderilen iletilere “bari” bir tepki göstermekte ne denli çabuk davrandığı gibi konular gün boyu kafasını kurcalıyor, gece uykusunu kaçırıyor. İletişimdeki aksamaları, doğrudan doğruya erkeğin kendisine olan sevgi ve ilgisindeki eksiklik olarak algılıyor. Oysa birçok kişide yaşanmış örneklerin gösteriyor ki, bu gibi durumlar çoğunlukla son derece masum ve elde olmayan sebeplerden kaynaklanabiliyor. Bazen de sebep, karşı tarafın içe dönük bir yapıya sahip olması ya da duygularını anlamakta veya yeni bir ilişkiye adapte olmakta zorlanması gibi geçici bir durum olabiliyor.
Ne yazık ki kendiliğinden çözülemiyor problemler. Kadının beklemesi gereken süreçte olumsuz çıkarımlarda bulunması, stratejik davranmaya çalışarak çetele tutması ve çeşitli tarzlarda tavır göstermesi her şeyi berbat edebiliyor.
Bu noktada yapılan en büyük hata, çaresizlik, öfke veya panik hissiyle davranarak, kadının karşı tarafa bozuk bir tavır sergilemesi oluyor. Karşı tarafın aşırı üstüne düşerek hesap soran tarzda davranması veya haddinden fazla sevgi ve ilgi göstererek karşı tarafı “boğması” gibi durumların yaşanmasıyla daha en başından ilişkide dengelerin bozuluyor. Farklı şekillerde yaşanabiliyor gelişmeler tabii. Bazı durumlarda, erkek önce bir süre alttan alıyor ama kontrol devam edince, arayacağı ya da yazacağı varsa bile yapmıyor ve kendisinin ‘kontrol edilemeyeceğini’ kadına öğretme çabasına girişiyor. Durum böyle olunca, tetiklenen ve boy ölçüşme çabasına giren iki egonun arasında potansiyel ilişki yok olup gidiveriyor.
Kadının kontrolcülüğü genellikle sevgi adına oluyor. O kadar çok istiyor ki her şeyin 'tam istediği gibi' olmasını, farkında bile olmadan partnerini yönlendirmeye başlıyor ve yaptığı türlü müdahalelerle ona bir ilişkinin ‘nasıl olması gerektiği’ni öğretmeye çabalıyor.
Oysa beklese görecek, tanıyacak, anlayacak, böylelikle ilişki kendiliğinden şekillenecek ve taraflar birbirini 'olduğu gibi' tanıma şansına erişecek... Kontrolcü tavırlar buna engel olduğu için, kadın karşısındakini belki de hiç bir zaman tam anlamıyla tanıma şansına erişemiyor. Senaryonun sonu kişiden kişiye farklılıklar gösterebiliyor. Kadını 'memnun etmek için' bir süre yapısına aykırı da olsa bol bol ilgi göstermeye çalışabiliyor erkek, ama bir süre sonra aynı şekilde devam edemiyor.'Zorla' güzellik olmayacağı için, bir süre sonra eski haline dönüveriyor. Maskulen enerjisi ağır basan erkekler, soğuk ve mesafeli davranmaya başlayarak sınırlarını net bir şekilde çizebiliyorlar. Belki kısıtlı bir kesim, kadının kendini ‘düzeltmesine’ izin veriyor ve o şekilde devam ediyor ilişkiye ama bu da aslında nihayetinde kadını tatmin etmiyor. Çok şeyin kendi zorlamasıyla olduğunu bildiği için o kişi gözünde değerini yitiriyor.
Benim tavsiyem, kontrolcü ve müdahaleci yapıda olan kadınların, aşırı yoğun duygulara ve düşüncelere kapıldıklarında farklı şeylere yönelmeleri. Yani partnerlerine ve ilişkiye değil de kendilerine odaklanmaları. Bu duygu yoğunluğunu spor yapmak, doğada vakit geçirmek, yaratıcılıklarını ortaya çıkaran uğraşlara zaman ayırmak gibi aktivitelerle sağlıklı bir şeylere ‘kanalize etmeleri’ en güzeli. Duygu ve düşüncelerini yazarak kendilerini rahatlatmaları da son derece yarar sağlıyor. Kağıda dökülen kelimeler, kadının kendini daha iyi tanımasına da yardım ediyor üstelik.
Tecrübelerime göre, kontrolcü yapıda kişiler, sıklıkla sakral ve kök çakrada blokaj yaşıyorlar. Bu iki çakrayla ilgili bilgi edinerek, enerji arınma seanslarına katılarak, meditasyonla veya nefes teknikleriyle rahatlamayı öğrenerek işlerini biraz olsun kolaylaştırmaları da mümkün tabii. Ayrıca, bu konularda yardımcı olabilecek olumlamaları kendi tarzlarına göre uyarlayarak hayatlarına katabilir ve her gün tekrarlayabilirler.
Sabırsızlık, onaylanma ihtiyacı, sevgi açlığı, terk edilme veya yalnız kalma korkusu gibi sebeplerle tetiklenen kontrolcülük huyundan kurtulmak için ilk adım, kişinin bu konuda farkındalık geliştirmesi ve düşünmeden davranmaya son verip, dengede ve 'merkezinde' olmadığı zamanlarda aksiyon almamayı öğrenmesi.
Sevgiyle kalın...
YORUMLAR