Kardeşi de verdik...
Çocukluğumuzda ben kırmızı kafası, kocaman çilleri ve mavi gözleriyle çakmak çakmak bakan ailenin yaramaz kızıyken kardeşim, çevremiz tarafından “prens” lakabı takılan paşa gibi bir çocuktu.
Sonraki yıllarda ben averaj bir öğrenci iken kardeşim Avusturya Lisesi’ni takdirname ile bitiren, Zürih ETH politeknik üniversitesine birincilikle giren, son derece başarılı, aynı zamanda müzikle ilgilenen nefis biri oldu.
Üstelik çok da yakışıklıydı. Ben ise başka bir yola girmiş, yine kendi yolunda başarılı olmuş ama hep bir çatlaklık taşımıştım.
Kardeşimin mükemmeliyetçiliği, ağırlığı, bazılarına snopluk gelen haklı coolluğu, kimilerince “domuzluk” olarak sıfatlandırılan mesafesi bende hiç olmadı.
Hayatını bu kadar düzgün götüren biri olarak, onun enden çok daha çabuk evleneceğini hayal ederdik. Aramızda 18 ay fark vardı ama ben uçuk kaçık olduğumdan kimsenin beni alabileceğini de pek ön görmüyorduk ailecek.
Ne var ki ben 28 yaşında evlendim. Hiç evlilik ve çocuk düşünmeyen, ben! Ama aşık olmuştum, çok seviyordum. Ki bir an bile pişmanlığım olmamıştır hala…
Ve kardeşim geçen hafta nikahlandı. Kendisi tam 41 yaşında üstelik…
Hoş, o da benim gibi yaşını göstermeyen, hissetmeyen ve öyle yaşamayan biri…
Ama kapı gibi 41 işte…
Tam maşallahlık!
Gelinim fıstık…
Ben asla kaynana ruhlu değilmişim, muhtemelen oğluma da olmayacağım.
Annemiz olmadığı için kaynanalık hakkımı ben kullanıyorum ve onda da kaynana olmamayı seçiyorum.
Nikah, kardeşimin uzun zamandır yaşadığı ve ileride de Kleris’le yaşayacağı Milano’da gerçekleşti. Aynı bizimki gibi 15 dakikalık bir törendi.
Ne var ki nefis bir mekandaydı. Biz çirkin çirkin evlendirme dairelerine tıkılırken, burada minik bir saray gibi mekanda yapıldı nikah.
Oh be, insanın içi açılıyor. Mekan güzel, insanlar güzel, kıyafetler güzel…
Bir şeyin hakkını vermek bu olsa gerek.
Ağladım mı? Hayır.
Heyecanlandım mı? Pek değil, o hisleri gelin ve damada bıraktım. Gerçi ikisi de hislerini belli etmeyen cinsten.
Ertesi gün kardeşim için farklı hissettim mi? Hayır.
Kleris’i farklı gördüm mü? Hayır.
Her şey olduğu gibi devam ediyordu ve bence işin en güzel tarafı buydu.
Pek çok kişi birbirine “Darısı başına” dedi ama bana kimse demedi. Kimse evlenme potansiyeli görmüyor sanırım bende…
Geçenlerde bir arkadaşım sormuştu tekrar evlenmeyi düşünüp düşünmediğimi…
Hiç öyle bir niyetim olmadığını söylemiştim ona…
Peki neden ya da nasıl biriyle evlenebileceğimi sorduğunda hemen cevabımı verebilmiştim: Eğlenebileceğim biriyle…
Ve siz tekrar evlenmek isteyenlere ilk önerim bu: Eğleneceğiniz biriyle evlenin.
Her şeyi yaparken eğlenin.
Hüznünüzü bile böyle yaşayın…
YORUMLAR