Annelik ölçüsü olarak doğum şekli…
Bugün arkadaşım Nihan’ın twitter’daki şu cümlesine istinaden bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Nihan şöyle dedi: “Sezaryen de bir doğum şeklidir, aslında normaldir, bunu insanlara başarı veya başarısızlık olarak hissettirmek çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir” Neden böyle dedi çok iyi anlıyorum, anneliğin doğum şekline, emzirme şekline/kararına, uyku, tuvalet, yeme, içme, vb..gibi her konuda sınıflara ayrıldığı şu dönemde, iyi niyetle savunulan bazı şeylerin anne/anne adayları üzerindeki baskısını anlatmaya çalışıyordu Nihan.
İlk hamileliğimde şiddetle vajinal doğum istiyordum, bu kadar istememin sebebini şimdi düşünüp anlıyorum; birincisi hamile kalana kadar “ben sezaryen yaparım ne uğraşacam” düşüncemin ne kadar bilinçsizce olduğunu hamile kalınca anlamam ve bu kafaya sahip olmamdan utanmam, ikincisi ise doktorumun en başından beni hep sezaryene sevk etmeye çalışmasıydı. Bu beni çok rahatsız etmişti.
Bu sebeplerle kendimi vajinal hatta doğal doğuma hazırlamış, uğraşmış, çok istemiştim. Şimdi ise ilk hamileliğimdeki kafamı beğenmiyorum, çünkü biliyorum ki sezaryen de olsa normal de olsa bebeğine sağlıkla kavuşmak önemli olan. Sezaryen olmak kimseyi daha az anne yapmıyor, bir başarı kriteri değil, bir annelik göstergesi değil, sadece bebeğinize ulaşmanızda bir yol.
Elbette ki benim ilk hamileliğimdeki ilk doktorumun yaklaşımı olan “şu gün şu saatte olsun, uğraşmayalım, vajinan da zarar görmesin” görüşünü desteklemiyorum ama gerektiği zaman bu operasyonun olmasına da üzülmemeli, kendini kötü, eksik, başarısız hissetmemeli.
Bu yüzden ilk doğum hikayemi paylaşmak istedim, o günkü cümlelerimle, o günkü hislerimle blog yazım aşağıdaki gibi:
“2 hafta önce bugün doğdu Ayda. Cuma günü babaannemi kaybetmiştim, başka şehirdeki cenazesine durumumdan dolayı gidemedim, beni bırakıp annemle eşim de gidemedi. Hayat siyah ve beyaz bazen, onu uğurlarken sessizce yerimden, kızıma hoşgeldin demeye hazırlanıyordum. O hafta sonu kızım geleceğinin ilk işaretlerini verdi, hafif dalga ve kasılmalar başladı.
Pazartesi doğum koçum Dilek’le randevulaşmıştık, bana geldi ve doğum için bir telkin seansı yaptı. Seansın bitiminde biraz daha şiddetli dalga ve kasılma hissedince, açıklığımı kontrol etti, 2cm açılmam vardı, inanamadım ben, doğum başlıyor mu oldum? (normalde doula ve doğum koçları bu kontrolü yapmaz ama Dilek aynı zamanda kadın doğum uzmanı olduğu için bunu yapabiliyordu). Bir süre bekledik kasılmalar ve dalgalar sıklaşınca Dilek eşyalarını aldı geldi (doğum koçumuz olduğu için bu süreci bizimle birlikte geçirecekti), o akşamı hypnobirthing teknikleri ile rahatlamaya çalışarak geçirdik.
Bu arada doğum başladı diye anneler, babalar, kardeşler geldi, bir süre muhabbet ettik falan derken şiddetli bir noktaya gelince evdeki herkes uğurlandı, Dilek ve eşim beni küvete aldılar, suyla rahatlama tekniğini uyguladılar, bu büyük bir dalga olduğu için sonunda açılmamın arttığını düşünerek kontrol etti fakat maalesef aynen 3cm de duruyordu. Dalgalar giderek azaldı, gece yarısı böyle olmayacak diyerek uyumaya karar verdik, Dilek evine gitti biz de eşimle uyumaya çalıştık. Sabah hafif hafif kasılmalar hissetmeye başlayınca tekrar Dilek yanımıza geldi ve bizi yürüyüşe çıkardı, sahilde çoook güzel bir yürüyüş yaptık, üstüne de acıkıp bir şeyler yemek isteyince ve de dalgalar geçince doğumun durduğunu anlamıştı Dilek. Yine de sağ olsun 2–3 saat daha yanımızda bekledi, en sonunda vazgeçti kızımız diyerek normal hayatımıza dönmeye karar verdik.
Çok kısa bir süre sonra bloguma "Yanlış alarm (mı)" yazımı yazıp ayağa kalktığımda şiddetli bir tuvalet ihtiyacı hissettim. O sırada annemler geldi, koşarak lavaboya gittiğimde yeşil renkli bir sıvı boşaldı. Hamilelikte çok okumak iyi değil diye düşünenler, lütfen böyle düşünmesinler yeşil sıvıyı görünce bebeğin kaka yaptığını ve suyumun bu yüzden renkli geldiğini anlamıştım. Bundan sonrasının da acil kurtarma operasyonu olacağını, bebeğin bu sıvıda beklemesinin sağlığı için tehlikeli olduğunu biliyordum. İyi ki okumuşum her şeyi…
Hemen eşimi aradım, bu arada suyum gelmeye devam ediyordu, hastaneye varana kadar da devam etti. Dilek'i aradım hemen hastaneye gitmemi söyledi o da. 17:30 da suyum gelmişti, 18:30 da ameliyathanedeydim. Akşam trafiğinde Ataşehir'den Kadıköy'e çok kısa sürede gidebildiğimiz için, eşimin işyeri eve yakın olduğu için, Dilek benden önce hastaneye varıp gerekli organizasyonu yaptığı için çook şanslıydık. Bundan daha kısa sürede operasyona alınamazdım herhalde, doğum doktorum da hemen gelmişti, hastaneye vardığımızda dalgalar çok şiddetlenmişti, acaba hemen vajinal doğum yapabilir miyim diye açıklığımı kontrol ettiler ama 3cm de duruyordu. Ameliyat sırasında anlaşıldı ki Ayda'nın her iki ayağına da kordonu 2 şer kez dolanmıştı, kızım gelmek istemiş ama kordon engellediği için gelememiş, kordon dolandığı için de kan akışında problem olmuş ve kakasını yapmıştı. Epidural anestezi istedim ve eşim de benimle birlikteydi. Ayda'yı karnımdan çıkardıktan sonra hemen nefes almasını desteklemediler ki ciğerlerine kirli sıvıdan kaçmasın, önce solunum yolları temizlendi daha sonra kızım nefes almaya başladı. Ben perdenin arkasında olduğum için hiçbir şey görmedim ama eşim tüm bu süreci izlediği için endişeliydi. Bana hiç kimse hiçbir şey hissettirmedi, rutin olarak kontrol edildiğini zannediyordum. Benim ameliyatım devam ederken de onu kuvöze koymuşlar, 1 saat kadar solunum sıkıntısının geçmesini beklemişler. Neyse ki ben odaya geldiğimde o da yanıma hemen getirilebildi yani her şey normaldi.
Çok hazırlanmama ve istememe rağmen doğal doğum yapamadım ama böyle bir eğitimi almamız sayesinde kızımızı sağlıkla kucağımıza aldığımızı düşünüyorum.
Hem ben hem eşim çok soğukkanlı ve hızlıydık, illa normal olacak diye şartlandırmamıştık kendimizi ve sevgili Dilek'in yanımızda olması bizi çok rahatlattı, her sorumuzu yanıtladı, endişelerimizi giderdi.
Acil kurtarma operasyonu şansımız olduğu için de şükrediyorum, sezaryen diye bir şey olmasaydı nasıl olurdu düşünmek bile istemiyorum. Acil kurtarma operasyonu olan doğum hikâyem, bebeğimi sağlıkla kucağıma alma şansım olduğu için, benim pozitif doğum hikayemdir.”
İşte bu deneyimin ardından, şimdi doğum şekli ile ilgili tek düşüncem sağlıkla gelmesi, istediği zaman, istediği şekilde gelmesi. Ben bebeğimi dinliyorum, vücudumu dinliyorum. Bu hamileliğimde bu düşünceyle hareket ediyorum acaba üçüncü olursa neler düşünürüm, bu kafayı da beğenmem mi gibi düşüncelerim de yok değil, çünkü her hamilelikte büyüyorum, değişiyorum, farklılaşıyorum..
YORUMLAR