Çocuğunuzu anlamak...
Çocuğunuzu anlamak... Adı bile insanı düşünmeye itiyor...
Karanlıkta göz kırpan çocuğumuzu görmemizi sağlayan bir fener!
Karanlıkta göz kırpmak nedir diyenler olabilir, eşim bu lafı benimle konuşurken çok kullanır. “Bir sorunun var, sorunu anlatmıyorsun, anlatmadan hareketlerinle benim anlamamı bekliyorsun. Yani karanlıkta göz kırpıyorsun, ben nasıl göreyim” der bana. Evet biraz çocuksu bir hareket belki de kadınlara özgü, çoğumuzda olan.. Tabi bu kadın - erkek ilişkisindeki çok bilinmeyenli bir denklem…
Çocuk ve ebeveyn arasında bu deyimi kullanırken ise şunu demek istedim, çocuk sorununun ne olduğunu bilmiyor, ama sıkıntısını hiç de alakalı olmayan bir yerde ve bir şekilde dile getirme ihtiyacında ve kendince getiriyor, anne-baba da “Allah allah noldu da bu çocuk böyle oldu şimdi” diye anlamaya çalışıyor. İşte tam bu noktada, bu başucu kitabı devreye giriyor. 2-6 yaş arası, sık görülen sorunlar ve sorularla ilgili, ben ne yaptım? Biz ne yaptık? Çocuğum neler yaşadı ve bu duruma geldi? Bundan sonra neler yapabilirim? hepsi bir arada, hap olarak sunulmuş.
İnatçılık, cinsellik, 2 yaş krizi, korkular, yalan, kardeş, boşanma gibi belli başlı bir çok konuyu içeren kitaptan, her başlıktan hoşuma giden kısımları alıntılamak isterdim ama mümkün değil. O yüzden sadece şimdiye kadar sahip olduğum bakış açısını değiştiren konudan örnek vermek istiyorum: “Ödül ve ceza”
Bilenler bilir ben ödül ve cezaya karşı bir ebeveynlik tarzına sahibim yani bu kitabı okuyana kadar öyle olduğumu sanıyordum. Benim “ödül ve ceza” anlayışımda, ceza beğenmediğim davranış karşısında “Odana git bekle” benzeri bir tutum demek iken, beğendiğim bir davranış karşısında “Bunu yaparsan sana şu istediğini alırım” da ödül demekti. Bunları mümkün olduğunca yapmamaya özen gösterdim, göstermeye çalışıyorum. Ve fakat kitaptan aldığım şu cümleler aslında gayet de ödül ve ceza uyguladığımı bana gösterdi:
Ceza kelime olarak çok itici gelse de gereklidir diyor sevgili Tuğçe Acaröz Oğuz, “Ebeveyn olarak istediğiniz, çocuğunuzun olumlu davranışlarının artması ve olumsuzların azalmasıdır, bunu yaparken ilk anlamda algılanan 'ceza' kavramını düşünmeyin, içeriğe odaklanın” diyerek olumsuz davranışları düzeltmek için neler yapabiliriz sıralıyor;
- Olumluyu yücelt, olumsuzu körelt
- Olumsuz davranışın sonuçlarıyla yüzleştir
- Suçlu arama
- Kişiliğe saldırma, aşağılama
- Mahrum bırak
Bunları yapıyorum, mesela oyuncağı kıracak şekilde, hırpalayarak oynuyorsa, bozulduğu zaman yenisini alamayacağımızı, böyle devam ederse bozulabileceğini anlatıyorum (olumsuz davranışın sonucu)
Markette sadece ihtiyaç listesindekileri alacağımızı önceden ona bildirerek gidersem başka hiçbir şey almıyorum ve tabii ki bazen kıyamet kopuyor, o durumda alışverişimi hızlıca tamamlayıp, beraberce çıkıp, sakinleşmesini bekleyip bir daha baştan konuştuğumuz halde böyle olursa rahatsız olacağım için markete beraber gitmek istemediğimi anlatıyorum (mahrum bırakma)
Yani anladım ki aslında davranışı değiştirmek için dolaylı yoldan “ceza” veriyorum ya da onun için aslında “ceza” olacak sonucu ona bildiriyorum.
Gelelim “ödül”e.
Sevgili Tuğçe Acaröz Oğuz diyor ki “ödül” olumlu bir davranışı takdir etmektir. “Yemek yemek, okula gitmek gibi 'normal' olması gereken davranışlar ödüllendirilmemelidir. Ailelerin kendi değer yargıları ve yaşam tarzları ödüle değer davranışların değişiklik göstermesine neden olur.”
Tam bu noktada bir arkadaşımın sosyal medyada paylaştıkları aklıma geldi. “Ben hiç takdir edilmedim, karnem harika da olsa, çok başarılı da olsam, çok iyi işlere de girsem bu bizim ailemizde çok sıradan olarak görüldü her zaman” demişti. Ve bundan dolayı kendini kötü hissettiğini anlatmıştı bize. İşte bu anlamda çocuğumuzu takdir etmemiz, aslında bir ödül! Kitapta tavsiye edilen ödül türü “manevi ödül” yani çocuğumuzu kucaklamak, başını okşamak, tebrik etmek, beni mutlu ettin demek, beraber sevdiği bir şeyler yapmak, vb…Ama kaş yaparken de göz çıkarmayın diyor, kelimeler akıllıca seçilmeli, çocuğa diğerlerinden üstün, güzel, fazla olduğu gibi sıfatlar yüklenmeden takdir edilmeli, övülmeli...
Yani anladım ki ben çocuğuma bolca “ödül” de veriyorum. E ben hani “ödül-ceza”cı değildim? Meğer şimdiye kadar kendimi öyle sanmışım.
Farklı ebeveynlerin deneyimlerini de içeren (benim de kardeş konusundaki deneyimlerimi görebilirsiniz) bu kitap, açıp açıp okuyacağınız, belki benim gibi şimdiye kadarki düşüncelerinize farklı bir bakış açısı getiren, özellikle acil durumlarda elinizin altında olmasını isteyeceğiniz bir kaynak.
Karanlıkta göz kırpmayın ama kırpanları da yadırgamayın, elbet bir sebebi var
Ellerine sağlık Tuğçe Acaröz Oğuz!
YORUMLAR