İş görüşmesinde limon yeme isteği

Yaklaşık bir sene önce kıyafet dolabımı açıp her şeyin üstüme yıkıldığı bir an var. Hafifleme ihtiyacını hissettiğim vakit bir çöp poşeti ve arka fon müziğiyle işe koyuldum. Temel parçalar dışında hemen her şeyi poşete koydum. Şişli – Osmanbey hattında elimde poşetle yürümeye başladım. Yolun yarısına gelmeden poşet bomboş kaldı.


Geri döndüğümde yıllardır benimle olan, anlam yüklediğim bir posta eşyamı daha ayırdım. Sevdiğim insanlara dağıttım. Üzerimdeki hafifleme eşyalara, mekanlara ve anılara olan bağlılığımı sorgulamama neden oldu.


Hiçbir yere sığdıramadığım bir aitliğin nesnel bağımlılıklarıydı bunların hepsi.


Güzel gözükmek için giydiğim elbiseler, ihtiyacımdan kat kat fazla ayakkabı, kremler, filmler, kitaplar… Miadını doldurmuş onlarca eşya etrafımı sarmış, ayağıma pranga vurmuş. Cansız zaman katilleriydi hepsi.


Giyinme konusunu anlıyorum fakat yılın belirli zamanlarında ve her sene değişmek suretiyle giyinme mevzuunu bir türlü aklım almıyor.


Bu konudaki bilirkişi kim? Zamanımdan bu kadar çalan kim olabilir?


Olan biteni 70x70 bir tablo olarak düşündüğümde Kim Kardashian’ın poposunu tam ortaya koyuyorum, Lady Gaga’nın kirpikleri sağ köşeden çıkıyor, Julia Roberts’ın gülüşünü popoya yüz yapıyorum. Sol taraftan Kıvanç Tatlıtuğ’un sarı sakalları tabloyu şenlendiriyor, Bir yandan taytlar, bir yandan şifon elbise parçaları, topuklu converseler, takma kirpikler, bordo rujlar, simli farlar ve bir köşede Pinterest logosu öbür tarafta Instagram. Bu delilik.


Kıyafet dolabının karşısına geçtiğimde zaman zaman kendimi Wristcutters filminde bir sahnede buluyorum. Dolabın içine çekip, kollarıyla boğacak sanki kazaklar, gömlekler yüz bulup resmi konuşmalar yapacak, ayakkabılar dile gelip boktan bir şarkı söyleyecek gibi.


Bir nevi uyuşturucu gibi hapsoluyoruz modaya. Spiderman kıyafetiyle iş görüşmesine gitsem beni ciddiye alan olur mu diye düşünüyorum. Bu noktada beni ciddiye almayacak insanı bulup karşısında limon yemek istiyorum.

Dolabındaki tüm kıyafetleri aynı olan bir insan tanıyorum. Tek renk kot pantolon, siyah tişört. Mevsime göre kazak ya da hırka. Kendisini hiç boğulurken görmedim. Kıyafetlerle, sokakla pek derdi olan biri değildi. Bolca kitap okur, minyatür askerlerden ordu kurardı. Onun da böyle bir moda anlayışı vardı ve mahalli rock star olduğunu düşündüğü yıllarda modasız yaşamından fazlasıyla mutluydu. Sanırım doğru bir şey yapıyordu. Mahalli rock starlık bunu gerektiriyordu…


Modaya uyayım derken madara olmadı. Durup duruken sakal bırakmadı. Zaten sakallydı. Onu hiç bıyıklı da görmedim. H&M’den 90’lar modeli bir pantolonla ise hiç düşünemiyorum.


İlerleyen yıllarda fotoğraflarımıza bakacağız ve madara olmuş halimizden utanç duyacağız.


Durmak lazım.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.