Kaynanayı kaynar kazana...
Karşı cinsle ne kavgam bitti, ne sevdam ama hepsinin üstünde bir başka sıkıntı var: Bunların anaları!
Bugüne kadar "istenmeyen gelin" ilan edilmedim, nasıl bir histir, nasıl bir çekişme ortamıdır bilemiyorum. Ama öyle şeyler okuyoruz, duyuyoruz, görüyoruz ki, toplumun bu kanayan yarasına parmak basmak istedim bugün.
Bugün bu konuya yönelmemi sağlayan şey ise Arzu Sabancı'nın oğlu Hacı'nın instagram yorumlarına kadar karışması. Özge Ulusoy ile olan olayları duymayan yoktur, kızı yıllarca "istenmiyor" ilan edip gururunu kırdıkları, üzdükleri yetmiyor bir de telefon mesajlaşmalarını kurcalayıp çirkin bir ithamla ayrılık söz konusu.
Bir de dersin ki iyi yetişmiş insanlar, doğdukları andan itibaren sanatın, kültürün, edebiyatın içindeler. Ama sevgilisinin telefonunu kurcalamamayı biz öğreteceğiz.
Belli ki Hacı Sabancı instagram yorumlarını okumuyor, takmıyor, umursamıyor. Silmek aklına gelmiyor belki de hiç sallamıyor. Annesinin bu çıkışından hemen sonra fotoğraflarına yorum alma seçeneğini kapattığını görüyoruz!
Kendi profilinde yorum alıp almamak istemesine bir şey diyecek değilim de bu bana daha buzdağının görünen kısmıymış gibi geliyor. Insta yorumuna kadar karışan anne okuduğu okuldan, kullandığı arabaya, giydiği gömleğe kadar eli üzerindedir diye düşünüyorum. İşte bu evlat yetiştirmek mi, üzerinde hakimiyet kurmak mı, orası size kalmış...
Bu satırlardan sonra Sabancı, Koç, Ahmet, Mehmet özelinde bahsetmiyorum, ülkede kimse birey yetiştirmiyor, birey olmayı öğretmiyor, sorun orada. Gel de özel hayatın gizliliğinden bahset...
"Doğurayım aradan çıksın, doğan büyür, bin tane derdimin arasında bununla mı uğraşacağım" diye diye doğuruyorlar, sonra gel 30 yaşından sonra adama empatiyi, saygıyı sen öğretmeye çalış.
"Ben kaynanamdan çok çektim, biraz da gelin çeksin" düşüncesi ise güzel Anadolumuzun dört bir yanında hala hükmünü sürmekte. Sen çektin, o çekmesin işte empati yap, zamanında ne kadar üzüldüğünü hatırla.
Oğullarının hayatına giren kadınları birer rakip olarak görmeyi bırakmadıkları sürece bu gelin-kaynana çekişmesi hiç bitmeyecek. Bu kısır döngü istenmeyen gelin çocuk doğurup "yerini sağlamlaştırdığında" tekrar başa saracak ve yıllar sonra belki de bir içgüdü olarak aynısını yapacak.
Analarını danalarını bilmem de işe sevdiceğimiz telefonunun şifresini açarken gözümüz yerinden fırlayacakmış gibi bakmamaktan mı başlasak acaba?
YORUMLAR