Yakınmanın beyninizi nasıl etkilediğinin farkında mısınız?

Yakınma deyince aklınıza eminim hızlıca gelebilecek bazı yüzler vardır. Bu kişiler sıkıntılı, huzursuz duygu durumları, daha çok felaket senaryolarını içeren olumsuz bakış açıları, karamsar ve söylenen halleriyle zihnimizde yer etmişlerdir. Biz onların bardağın boş tarafını görme eğilimi olduğunu düşünürken, onlar sıklıkla kendilerinin “gerçekçi” olduklarını savunurlar.


Evet çok parlak gündemi olan bir ülkede yaşamıyoruz, dünyanın pek çok diğer yerinde de hayat pek yolunda gitmiyor. İnsanlığın üzerinde durduğu dalı kesmeye devam ettiği aşikar. Ancak tablo böyle olmasa dahi gündelik olaylarda, ilişkilerde önce olumsuzlukları gören ve bunu tekrar ve tekrar dert edinen ve psikolojideki karşılığı ile olayları bir çeşit düşünsel geviş getirme (ruminasyon) şeklinde yaşayan kişiler var. Ve bu hal yavaş ve derinden önce kişiyi sonra toplumu hasta ediyor. Şöyle düşünün; insanlar daha çok duygusal beyinleri ile karar alıyorlar ve kaygı ile sıkıntı insanlar arasında en çabuk bulaşan duygularken, bu olumsuz düşünme hali insan bünyesini nasıl etkiler? Giderek daha çok kişinin olumsuz düşündüğü, yakındığı ve sıkıntılı ruh haline sahip olduğu bir toplum nasıl bir organizmaya dönüşür ya da “nasıl çıkılır bu şekilde karanlıklardan aydınlıklara”?


Kişilerarası ilişkilerdeki olumsuz davranışlar, özellikle de yakınma, alay etme, zorbalık davranışları üzerine çalışan sosyal psikolog Dr. Robin Kowalski yakınmanın bugünlerde kültürün bir parçası olduğunu, birçok kişinin hiç farkında dahi olmadan süreğen şekilde yakındığını söylemektedir. Burada bir parantez açmak gerekirse tabii ki bunu zaman zaman herkesin biraz yapmasında hiçbir gariplik yoktur. Problemli olan bazı kişilerin “kronik yakınmacılara” dönüşmüş olması ve bunun bir çeşit olumsuzluklarla baş etme mekanizması olarak kullanılmasıdır. Oysa yakınmak bir baş etme şekli değildir, dahası yakınma, beynin fizik yapısını kaygılı ve depresif olma yönünde yeniden şekillendirirken eylemsizliğe giden yolu açan ve sonuçta toplumu işlevsizleştiren bir etkiye sahiptir. Araştırmalar sürekli “pozitif olma” yönündeki zorlamanın sağlıksızlığı kadar, yakınma şeklinde dışa vurulan olumsuz düşünme şeklinin de sağlıksızlığından bahsetmektedir.


Peki “yakınma” beyni nasıl etkiler?

Yakınmanın beyin üzerindeki etkisini anlayabilmek için basitçe beynin birkaç çalışma prensibini bilmeliyiz. Mesela:


Birlikte ateşlenen nöronlar (sinir hücreleri) birlikte bağlanır!

Nöropsikolojinin babası olarak görülen Donald O. Hebb’in nörofizyolojik öğrenme kuramında öğrenmede duyguların ve nöronlar (sinir hücreleri) arasında kurulan etkileşimin öneminden bahsetmiştir. Yani bir şey düşündüğümüzde veya bir duygu ya da beden duyumu hissettiğimizde, beynimizde binlerce nöron tetiklenmekte ve bir nöral ağ oluşturmak için bir araya gelmektedir. Yaşam deneyimleri sonucu oluşan tekrarlayıcı düşünceler; beynin aynı nöronları tetiklemeyi öğrenmesini sağlar. Yani pratik ettiğinde ustalaşır. Dolayısıyla basitçe zihninizi sürekli eleştiri, endişe ve mağduriyet ile meşgul tutarsanız, beyniniz benzer durumlarda aynı düşünceleri getirmeyi daha kolay bulacaktır. Çünkü beyin, düşünce örüntüleri ile karşılaşılan durumlara olumlu ya da olumsuz tepki verilmesi arasında bağlantılar kurar. Böylece düşünceler beyni yeniden şekillendirirken, aslında gerçekliğin fiziksel yapısı da değişmeye başlar.

En kısa yol yarışı kazanır!

Daha güçlü bağlanan nöronlar (daha sık düşünme yoluyla) bizim kişiliğimizi belirleyen bileşenleri (zeka, beceriler, yatkınlıklar, en kolay ulaşılabilen düşünceler gibi) temsil etmeye başlar. Şöyle düşünün topu birbirlerine atan iki çift var. Bir çift birbirine 10 adım uzaklıkta diğer çift 100 adım uzaklıkta duruyor. Her çiftten bir kişi karşıda bekleyen partnerine tam olarak aynı anda ve aynı hızda topu atıyor. Topu ilk yakalayan takım kişisel kararınızı ve ruh halinizi belirleyecek olandır. Sizce hangi takım topu önce yakalar? Temel uzaklık, zaman ve hıza yönelik fizik kuralları der ki 10 adım uzaklıkta olan her zaman önce yakalar. Bu basitçe düşüncelerin de nasıl çalıştığının örneğidir. Düşünceler tekrar edilme yoluyla, sizin eğilimlerinizi temsil eden nöron çiftlerini birbirine daha yakın hale getirir ve bir fikir oluşturmanız gerektiğinde alacağı her zaman mesafe daha yakın olan kazanır. Yani siz kendinizi sıklıkla önce olumsuz ihtimali düşünürken buluyor olabilirsiniz.


Ayna nöronlar

1990’larda maymunlarla yapılan deneylerde fark edilen ve sinirbilimci Vilayanur Ramachandran’ın "bilim dünyası için DNA'nın keşfinden daha önemli bir aşamadır" dediği ayna nöronlar; beyinde bir hareketi kendimiz yaptığımız ve aynı hareketi yapan birini gözlemlediğimiz durumların her ikisinde de aynı şekilde ateşlenen nöronlar olduğunu öğrenmemizi sağlamıştır. Yani sadece izleyerek de beynimizde yaptığımızda olduğu gibi aktive olan bölümler söz konusudur. Dolayısıyla beyni değiştiren sadece kendimiz değiliz, başkalarının yaptıkları ve söyledikleri de aynı etkiyi yapabilme gücüne sahip. İlginç olan bunun sadece davranışa özgü bir durum değil, duygular içinde geçerli olmasıdır. Yani biz birinin herhangi bir duyguyu (öfke, üzüntü, mutluluk gibi) yaşadığını gördüğümüzde, beynimiz o kişinin ne yaşadığını canlandırabilmek için aynı duyguyu çağırmaya çalışır. Bunu da beynimizdeki aynı nöronları ateşleyerek yapar. Böylece gözlemlediğiniz duygu ile ilişki kurabilirsiniz. Buna esasen empati diyoruz. Bu durum üzgün biri ile karşılaşınca üzülmemizi, öfkeli kişiler arasında daha gergin ve öfkeli oluşumuzu, biri esneyince esnememizi açıklıyor. Dolayısıyla sadece sizin değil çevrenizdekilerin de nasıl düşündüğü ve hareket ettiği önem kazanıyor. Yine burada yakınlarımızın zor zamanlarında yanında olmayacağımız, onları dinlemeyeceğimiz ya da hayatımızdaki olumsuzlukları konuşmayacağımız anlamına gelmediği ile ilişkili bir parantez daha açmak gerektiğini düşünüyorum. Aksine olumlu ya da olumsuz her duygunun yaşanması ve paylaşılması daha önce diğer yazılarda da belirttiğim gibi sağlıklıdır. Problemli olan tekrar ve tekrar aynı olumsuz düşünceyi tıpkı geviş getirircesine düşünme ve yaşama halidir!


Stres hormonu: Kortizol

Bahsettiğimiz tüm bu olumsuz bakış açısı ve gelip-geçici konulara ilişkin yakınma hali aslında sonuçta hemen her zaman strese neden olmaktadır. Ve beyin stresle ilişkili nöronları ateşlediğinde bağışıklık sistemi zayıflamakta, kan basıncı yükselmekte, öğrenme ve hafıza süreçleri olumsuz etkilenmekte ve kolestrol, obezite, kalp hastalıkları gibi pek çok olumsuz durum oluşabilmektedir. Kronik stres ve yüksek kortizol düzeyi ruhsal hastalık riskini arttırırken, dayanıklılığı azaltmaktadır.


Eğer bu tür bir kronik yakınma halinin içinde olduğunu düşünüyorsanız, aşağıdakileri deneyerek bir değişim sürecini başlatabilirsiniz:

  • Yakınmaya başladığınız anda kendinizi yakalayıp durdurarak,
  • Kendinize hayatınızdaki olumlu şeyleri daha sık hatırlatarak (olumlu düşünmenin mesafesini kısaltma pratiği; birbirine 10 adım uzak olan çift örneğini hatırlayarak)
  • Yakınmak yerine “eleştirel düşünmeyi” öğrenerek (genellikle olumlu değişimler eleştirel düşünme ile gelmektedir).

Sonuç olarak beynin tüm bu çalışma prensiplerine bakıldığında “olayları, kişileri ve durumları değiştiremediğimiz zamanlarda ne yapabileceğimizin” formülü nettir: Kendi düşünme şeklimizle uğraşmak ve “kronik yakınmacılara” ya bu hali fark ettirmek ya da uzak durmak! Karanlıklardan aydınlıklara çıkmanın tek yolu akıl sağlığımızı koruma sorumluluğunu unutmamak ve ilham veren, motive eden, eleştirel düşünmeyi öğreten ve teşvik eden ortamlarda bulunmaktır. Aksi durumda giderek artan bir olumsuzluk sarmalında daha kötü hissetme ve negatif hipnoz altında hareketsiz kalma ihtimali oldukça yüksek görünmektedir. Daha güzel günler yakınanlarla değil, olumlu düşünüp harekete geçenlerle mümkün olabilecektir.



Kaynaklar

http://theheartysoul.com/complaining-brain-negativity/

http://www.curiousapes.com/the-science-of-happiness-why-complaining-is-literally-killing-you/



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Mükemmel bilgi ve yazı lütfen okuyalım.
    CEVAPLA
  • Misafir Sorun tespiti tamam... nasil cozulecek? Bu donguden nasil cikilacak?
    CEVAPLA
  • Misafir Okuduklarm cok dogru yasamis biri olarak...
    CEVAPLA
  • Misafir Tuzu kuru...
    CEVAPLA
  • Misafir Çok doğru,yaşam sürem içinde yüksek kortizol ile yaşamanın getirdiği fuzyolojik travmaları yaşadıktan ve stres yaratanları hayatımdan biraz daha uzak tutmayı başardıkça sağlığımın düzeldiğini görüyorum.Olumsuzluklarla baş etmek kolay değil,fakat öğrenilebiliyor Başarılar diliyorum..
    CEVAPLA
  • Misafir uluslararası türkbilim dergisi olarak kutlar başarılar dileriz. editör dr. suavi tuncay.. selamlarımızla...
    CEVAPLA
  • Misafir tuzu kuru peçeteler, gidin bunları asgeri ücretle geçinip akşama kadar itip kakılanlara söyleyin,herkes sınıfını bilsin sizin ki sadece rol.
    CEVAPLA
  • Misafir Sizi tanıdıktan sonra hayatım değişti cok teşekkürler iyiki varsınız.
    CEVAPLA
  • Misafir Ergen bir kızım var.Yazınız tam da bize hitap etmekte."Kendi düşünme şeklimizle uğraşmak"cümlenizi biraz daha açabilir misiniz? Örneklerle.Özellikle benim ona bu durumu daha iyi açıklayabilmem ve yardımcı olabilmem adına.Teşekkür ediyorum .
    CEVAPLA
  • Misafir Milletin okuma alışkanlığı olsa de herkes okusa bu yazıyı. Çok önemli bir bilgi
    CEVAPLA
  • Misafir Yakınmanin beyni nasıl etkilediğine ilişkin yazınız benim için çok aydınlatıcı ve yararlı oldu çok teşekkür ediyorum Hilal hanım.Eleştirel düşünmeyi öğrenme konusunda da bilgi verebilir misiniz?
    CEVAPLA
  • Misafir Çok güzel ifade etmişsiniz
    CEVAPLA
  • Misafir LÜTFEN ,SIKILMADAN 2 KERE OKUYUN..
    CEVAPLA
  • Misafir Böyle bir durumun içindeyim bende farkındayım olanın bitenin ama kendime hakim olamıyorum ve degistiremiyorum
    CEVAPLA
  • Misafir Muhteşem yol gösterici bir yazı, akliniza sağlık
    CEVAPLA
  • Misafir Harika bir yazı.......Tespitler ve sunulan öneriler süper......
    CEVAPLA
  • Misafir Asiri sacma
    CEVAPLA
  • Misafir TV ve gazeteler bilinçli olarak ülkemizde genel psikoloji bozmaya çalışıyorlar bence bunu bilinçli yapıyorlar
    CEVAPLA
  • Misafir Çok doğru dilekcim
    CEVAPLA
  • Misafir Mantikli ve pozitif olmak lazim tabi becerebilirsek
    CEVAPLA
  • Misafir Çok gerereksiz derecede uzun bir yazı. Konudan ve anlatılmak istenenden daha doğrusu başlıkta anlatılacağı vadedilenden çok uzak. Bu şekilde yazılarla sadece takipçi kaybedersiniz.
    CEVAPLA
  • Misafir ***
    CEVAPLA
  • Misafir Bazı şeylerin önemsizliğini bazı şeyleri yaşayarak keşfedebiliyosunuz. Keşke hep olumlu düşünebilsek,, pozitif olabilsek. Zor da değil aslında...
    CEVAPLA
  • Misafir Pozitif olmayi hatirlatici bir yazi. Ayni zamanda mutlu olunabilmenin empatisinin az oldugu bir dunyada yasadigimizi.
    CEVAPLA
  • Misafir Mükemmel bir bilgi herkesin bilmesi gereken
    CEVAPLA
  • Misafir Aynı savaşın içindeyim önerilerinizi dikkate alacağım tesekkürler.
    CEVAPLA
  • Misafir Harika bir bilgi
    CEVAPLA
  • Misafir
    CEVAPLA
  • Misafir TR Evet ben de bunu uygulamaya çalışıyorum ve yazınızı aynı nedenle şimdi paylaşacağım.
    CEVAPLA
  • Misafir Yat la yakınma
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.