İnsan Tornası: Endüstriyel Eğitim
Günlerdir, eğitim paravanı arkasında güç savaşlarını izliyoruz. Bu tür siyasi çakışmalarda her zaman önde olan bir konu olur zaten. Bu sefer de, çok yakından ilgilendiğim çocuk-eğitim-okul ekseninde ilerlemesini merakla takip ediyorum.
Dershaneler kapatılmalı mı?
Bundan çok daha öte bir sorudayız. Bu eğitim sistemi neye servis veriyor? Geleceği yaratacak kadar güncel mi?
300 yıl önce Büyük Britanya İmparatorluğu'nda, Dünya'nın bir çok yerinde çalışabilecek, basit ara parça olarak tanımlayabileceğimiz, temel vasıflara sahip olmasının yeterli olacağı bireylere ihtiyaç vardı. Bu ara parçanın çok temel olarak; okuması, düzgün-okunabilir yazı yazması ve basit matematik yapabilir olması gerekiyordu.
Tabii bir de çok önemli bir özellik daha var... Tamamen metabolizmasına aykırı bir şekilde sabahtan akşama kadar bir yapı içinde bulunmaya itiraz etmeyecek, kısa molalarla çalıştığı alanı çok terk etmeden saatlerini geçirecekti.
300 yıl önce, bilgisayar, telefon olmadan yönettiğiniz bir dünya düşünün... Bu yapıyı sürdürebilmek, doğal kaynakları paraya dönüştürmekte sıkıntı yaşamamak için insanlardan oluşan bir bilgisayar yaratmalısınız. Bu organizasyonu yürütmek için temelde iki şeye ihtiyaç var; çok ama çok fazla insan ve onları bu sisteme adapte edebilmek için ENDÜSTRİYEL Eğitim sistemi.
Yüzyıllar öncesinin ihtiyaçlarını anlamakla beraber, farkına vardığımız bişey var ki, dünya özellikle internetin aktif kullanımı ile çok hızlı değişti. Bu kadar çok akademik bilgi, sadece akademik enflasyona sebep oluyor.
100 yıl öncesinin teknolojisini devam ettirebilen sayısız “yüksek mühendisimiz” gereksiz köprüler için doğa katliamı yapacak kadar düşünebilirken, MBA yapmış ofis elemanlarımız dosyaları arşivlemekle meşgul... Geleceğin ihtiyaçlarını, bu eğitim sisteminin, bu bakış açısının çözmesinin mümkün olmadığını görüyor ama o EĞİTİM DEVRİMİNİ yapamıyoruz.
Çocuklarımızı 3 yaşındayken koyduğumuz insan tornalama makinası, MBA dahil 24 yaşında yüzlerce yıl öncesinin mantığında bireyler çıkartıyor. Endüstriyel Eğitim sistemi aracı insan tornalama makinasının tıkandığı nokta ise insanın organik yapısı. Ne kadar bunun olmamasına çalışsa da sistem, insanoğlu bir tarafı ile önlenemez şekilde ilerliyor. Bir tarafı ilerlemeye çalışırken, onu dünde tutan kısmı ise bugün yaşadığımız işkencenin sebebi.
Klasik tıp, klasik mühendislik bilimleri ve hatta tüm masa başı yaratılmış sosyal bilimler mezunları bizler, Dünya'yı yolunacak zengin bir amca gibi görüp, tüm kaynaklarını tüketene kadar devam edecek miyiz ?
Birçok sivil toplum kuruluşu, sistemin içinden sıyrılabilen uzmanlar, Dünya’dan başka hayat kurmak için yakın bir gezegen olmadığı, ziyaretlerin yapılabileceğini ama yaşam oluşturmak için şimdilik tek seçeneğimizin bu Dünya olduğunu ısrarla vurgularken, bunu yapabilecek kafaların bu eğitim sisteminden çıkmayacağının farkındayız, değil mi?
Tam da bu sebeple, dershane, sınav sistemi, etüdler değil, bu eğitim sistemini tümden değiştirmeliyiz. Çocukların hayal güçlerini tırpanlamayan, başarının literatür ile değil, yaratıcılık ile geleceğini, sınav kağıtlarının optik okuyucu ile değerlendirlecek kadar aynı değil, özgünlüğün kıymet olduğu bir eğitim sistemi...
Anne olarak, Eğitim Devrimi’nden payıma düşen, sistem tarafından kabul gören matematik, fen, yabancı diller kadar, “branş dersi” olarak nitelendirilen, sanat (resim, müzik...), oyun , beden ile yapılan her türlü etkinliğe kıymet vermek, kızımı desteklemek, başarı tanımını yaparken dikkatli olmak...
YORUMLAR