Anılarınızı yormayın…


Aralık ayının ortasına gelince sizde de bir telaş oluyor mu bilmiyorum ama benim oradan oraya koşturmam görülmeye değer doğrusu. Aslında sanki yılın bu son ayının ilk gününden başlıyor bir yetiştirme çabası. Daha çok trafik, daha çok kalabalık, daha çok alışveriş, daha çok iş, daha çok istek, daha çok yemek ve dahası… Sanki her neredeysek son 5 dakikalık ara verilmiş de biz çaresizce eksik olan şeyleri tamamlamaya çalışıyoruz.


Hayat hep eksik geliyor pek çoklarına… Umudu olanlar, hayatı sevinçle kucaklayanlar, eksikliklerin üstesinden pekala gelebiliyorlar. Umarsızların durumu zor. Onlar anılarını yormakla meşguller.

Anılar nasıl mı yorulur? Bunu Can Yayınları’nın 2004 tarihli kitabı “Yorgun Anılar Zamanı”nın yazarı Ayşe Sarısayın’a televizyon programımda sorduğumda; “Halinden memnun olmayan, mutsuzluğu için bir çıkış yolu bulamayanlar geçmişteki anılarıyla oyalanmaktan başka birşey yapamıyorlar” diye anlatmıştı.


Ayşe Sarısayın öykülerinde çoğunlukla kadını eksen alan bir yazar. Yaşadıkları hayat ne kadar zor olursa olsun ayakta duran kadınları anlatıyor ödüllü cümleleriyle. Bir kitabı daha var beni yürekten yakalayan: “Çok Şey Yarım Hala”… Babası Behçet Necatigil’i kaybettikten sonra kaleme almış bu kitabı. Ayşe Sarısayın’ın tabiriyle “hayatı erteleyen bir babanın ardından, onu şiirleriyle, düşünceleriyle, mektuplarıyla yeniden tanıyabilmenin, başka bir gözle anlayabilmenin ve çok şeyin hala yarım kaldığını kabul edebilmenin kitabı” bu.


İşte aralık ayında en önemli işlerimizden biri yorgun anılarımızla vedalaşmak ve yarım kalmışlık hüznünden kendimizi kurtarmak bence. Yeni bir yılda, yeni bir başlangıçla yeni anılara yer açmalız. Belki de bunun için bir silkinme durumumuz var. Bir pır pır halimiz…


Bizim evin pır pırı yılbaşı ağacı oyunumuzla başlıyor. Her bir süsü nereden almıştık oyunu bu. Hepsini seremoniyle asıp, çam ağacını koca bir anı yumağı haline getiriyoruz. Çocuklar evin değişik köşelerine yeni yıl için isteklerini yazıyorlar. Ben neredeyse hiç mutfaktan çıkmayarak ve fırını tüm gün çalıştırarak evin her köşesini zencefil ve tarçınlı kurabiyelerle süslüyorum. Bu koku sanki aralığın umut saçan tılsımını daha iyi hissettiriyor evdeki herkese. Bense her bir kurabiye tepsisinde, emek emek süslemelerimde bir yorgun anımı daha tazeliyorum. Yüzümde kocaman bir gülümse, burnumda tarçın ve zencefil kokusu… Beni üzen her kim ve her ne varsa, “sizi seviyorum” diyorum…



Sizler de girin benim gibi mutfağa, mutluluk kurabiyeleri yapın, eşe dosta dağıtın, evlerinizi başka bir özenle süsleyin bu ay. Hep üretin, hiçbir şey yarım kalmasın, siz yorulun ama anılarınız yorulmasın. Evinizi çok ama çok sevin ve büyük şairimiz Behçet Necatigil’in evlere dair düşüncelerine kulak verin:


“Ev, yani aile, hayatımızdır. Bizi bir biçime, bir kalıba sokan ev ve ailedir. Merkezkaç bir kuvvet bizi uzaklara atsa bile, ince lastiğe takılı yoyo gibi, dar çevremizin yöntemine bağlıyız. Evler, eşler, çocuklar, yakın akrabalar. Çok şey evlerde olur. İnsanı saran her hakim, her mekan, her barınak bir evdir. Evsizler ev peşindedir, evliler evi ayakta tutabilme çabasında.”


>>Yılbaşı kurabiyesi tarifi için lütfen tıklayın...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.