Kilo vermede devrim
21 Ocak 2012 Cumartesi tarihli Habertürk gazetesinin 9. sayfasında okuduklarım gerçekten de özel diyet listeleriyle kilo vermeye çalışanlar için devrim niteliğinde. Pınar Erbaş’ın diyetisyen Simge Çitak’la yaptığı röportajı o kadar beğendim ki hemen eşime sesli sesli okudum.
Okuyanlarınız vardır ama ben yine de en önemli alt başlıkları özetlemek istiyorum.
Simge Çitak aynen şunları söylüyor:
- Diyet listelerini çöpe atın
- Kilo alıp vermek psikolojiyle birebir ilgilidir
- Herkesin vücut sistemi ayrıdır, haliyle herkes için doğru diyet farklıdır
- Beslenmeyle ilgili doğru bilgi zayıflatır, yanlış bilgi kilo aldırır
- Tatlıyı fazla yediyseniz, gün içinde bir öğünü azaltın
- Vücudunuzu dinleyin, bedeninizin istediği şeyleri yiyin, zihninizin değil
- Kendizi bebeğinizi beslermiş gibi besleyin
İşte benim mottom bundan böyle ‘bir bebek gibi beslenmek’. Simge Çitak’ın bu metaforik anlatımına hayran kaldım. “Bir bebeğe şeker, krema verebilir misiniz?” diyor. Gerçekten de bir düşünün, hangi anne baba pespembe bebeğine ağır bir pasta vermeye kıyabilir? Ya da patates kızartması?.. Bebeklerimiz ne zaman bebekliklerini kaybediyorlar acaba? Biz ne zaman asla bir bebek gibi önemsenmeye layık olmadığımız kanaatine varıyoruz? Bebek olarak geldik bu dünyaya, biliyorum çabucak büyüyoruz ama yemek yerken bu imgelemeyi yapsak ne kaybederiz?
Hamileyken böyle bir teknikten faydalanmıştım, elimin gittiği her yiyeceği bu benim bebeğim için ne kadar faydalı gibi bir zihin süzgecinden geçirdikten sonra yiyip yememeye karar verirdim. Aslında hamilelik sonrasında da fark etmeden Simge hanımın tavsiyesine uymuş da sayılabilirim. Süt verirken sütüm artsın diye her akşam mönümüzde çorba olurdu. Bu bizim ailede bir alışkanlığa dönüştü. Yaz kış çorba içeriz akşamları biz Kutucular. Tıpkı bebekler gibi.
Sanki ‘Ne seviyorsan onu tüket’ önerisi de tam benim için söylenmiş. Mesela her Nişantaşı’na gidişimde annemin elimden tuttuğu zamanların, çocukluğumun tadını bulabilmek hayaliyle açma alıyorum. Ne güzeldi eskiden hatırlar mısınız? Yumuşacık, hamur sanki kendiliğinden ayrılıverirdi. Ne yazık ki yok artık o açmalar. İnsanlar korkmadan yiyebilsinler diye yağı azaltılmış, zorla yutulan kuru bir tat oluvermiş. Az yesek ama öz yesek? Bu kadar mı kontrolü kaptırdık yediklerimize?
Simge Hanım’ın röportajının her satırını heyecanla okudum. Onunla tanışmak çok isterim. Çok yakında Beslenme Okulu projesiyle hayatımızda olacakmış. Onu takipte olacağım. Bu konu keşke okullarda da bir ders olarak konulabilse. Anne baba olarak bazen bilinçsizce beslenme adına çocuklarımıza yaptığımız baskılar belki son bulur. Çocuklarımız da bazı şeyler için geç kalmadan nasıl bireyler olmak istiyorlarsa öyle beslenmeleri gerektiğini anlarlar.
>> Isırgan otu salatası tarifi için lütfen tıklayın...
YORUMLAR