Çayın büyüsü...

Kestane, kereviz, lahana, karnabahar, nar ve pırasayla yavaş yavaş hasret giderme dönemine giriyoruz. Taze domatesle de bir kaç aya vedalaşmak lazım. Ne tadı ne de yararı bizi mutlu etmeye yetmeyecek.


Mevsiminde tüketilen meyve ve sebzeler sahip oldukları besin değerleri bir yana, renkleriyle bile özlediğimiz, ihtiyaç duyduğumuz bir zenginlik yaratır mutfaklarımızda.


Bedenimiz aslında ihtiyaç duyduğumuz pek çok şeyi bize fısıldar. Dikkatli dinlerseniz; gelen mesajlardan mevsim dışı bir tat arayışında olmadığını da hissedersiniz. Canımız Ocak ayında kiraz, Ağustos ayında da kestane çekmez genellikle…


Bedeninizle aranızda böyle bir iletişim kurabiliyorsanız yani doğru zamanda doğru şeyleri tüketebiliyorsanız yemek yemek sonradan pişmanlık duymayacağınız dünyanın en keyifli aktivitesi haline geliyor. Gerçekten de açken yemek yemek ne müthiş bir zevktir düşünsenize…


Bu konuları bu aralar çok düşünüyorum. Geçen gün market alışverişi sonrası kasada bir hanım önce uzun uzun baktı bana. Sonra “Yemek programları yapan hanımsınız değil mi?” dedi. “Evet, o benim, ne kadar dikkatlisiniz” dedim. Sonra tabii sohbet başladı. Belli ki mutfağa, sunuma meraklı bir hanım ya da eskiden meraklı bir hanımmış desem daha doğru olur çünkü sohbetimizin sonunda şöyle dedi; “Kilo alma korkusundan, artık mümkünse en lezzetsiz yemekleri yapıyorum. Nerede leziz yemek kaçıyorum, göz zevkimi de kitaplara ve televizyon programlarına saklıyorum.”


Eyvah eyvah, işte korktuğum oluyor! Bizim ülkemizin eşsiz yemek kültürü bu şekilde kaybolacak diye çok endişeleniyorum. N’olur az yiyelim ama öz yiyelim. Lezzetsiz yemek yapmaya ve yemeğe çalışmak, bizi sosyal ve fiziksel hayata en güçlü şekilde tutunduran tat alma ve bir sofra etrafında buluşma bağını baltalamak demek.


Sonbaharla beraber benim evlerimize ve sofralarımıza minnet duygum artıyor. Her evin kendi doğrusu her ailenin kendi gerçeği var ve buna saygı duyuyorum. Ama yine de mutfağın birleştirici ve mutlu edici tarafını hatırlatmadan geçemiyorum.


Benim de bu konuda zamanında aldığım dersler oldu tabii… Yıllar önce hiç çay ve kahve içmediğimi öğrenen bir tanıdığım “Yazık sana” demişti. O zamanlar tam anladığımı söyleyemem. Yıllar geçti bitki çaylarının büyüsüne ben de kapıldım. Bir fincanın dumanıyla karışan sohbete doyum olmadığını artık biliyorum. Şimdi mutfağımdaki çeşit çeşit çaylarımı bugün kimle paylaşsam diye her gün hayal kuruyorum. Gün içinde bir 15 dakika da olsa çay mutluluğu yaratabilmenin çarelerini arıyorum. Yanına da minicik bir ikram yapıyorum.


Tam da çaya arkadaş çağırma zamanı, ev kışa hazırlandı, çocuklar okulda... Sizin de muhtemelen küçük de olsa bir dinlenmeye ihtiyacınız var. Bu hafta çayın, sofraların büyüsüyle geçireceğiniz, lezzeti kaçırmayıp ama kontrolü de elden bırakmayacağınız keyifli anlar ve mutlu bir yeni bir ay diliyorum.



>> Kırmızı biberli tuzlu tarifi için lütfen tıklayınız...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.